IRCForumu.ORG   Reklamalanı
Tarz Sohbet


Ağaç Şeklinde Aç5Beğeni
  • 1 Post By Lorena
  • 1 Post By Brittle
  • 1 Post By Lorena
  • 1 Post By ZaLim
  • 1 Post By Lorena

 
 
Seçenekler Stil
Alt 16 Mart 2025, 22:28   #1
Nick kopyalandı!
Standart Savaşın Sultanları / 2

_ŞERİFE BACI_

"1900'lü yılların başında dünyaya gelen Şerife Bacı, 1921 yılının kışında İnebolu'dan aldığı cephaneyi kafilesiyle birlikte Kastamonu'ya taşıyor. Yanında 8-9 aylık bir bebeği var.
Zaman zaman bebeğini emzirmek için kafileden geriye kaldığı da oluyor. Bebeği için kağnıdaki mermiler arasına ottan yatak yapıyor. Üzerindeki kıyafetlerle bu bebeğin ve mermilerin üzerini kapatıyor.

Belli bir süre sonra kafileden geri kalıyor. Kafile Kastamonu kışlasında sayım yaptığında bir kişinin olmadığı görülüyor. Sabah olduğunda uzakta bir karartı görülüyor. Askerler bakmaya gittiklerinde bir kadının kağnı arabasının üzerine yüzüstü yatmış şekilde donarak öldüğü ortaya çıkıyor.

Sonra bir ses geliyor ve altında bir çocuk olduğu ortaya çıkıyor. Çocuğu donmasın diye üzerine uzandığı anlaşılıyor. Üzerindeki kıyafetlerden Seydilerli olduğu düşünüldüğü için Seydiler'den insanların gelip cenazeyi götürdüğü belirtiliyor ama nereye gömüldüğü, nasıl defnedildiği bilinmiyor. Mezarının Seydiler Satılar köyünde olduğu tahmin ediliyor."

Şehit Şerife Bacı Kültür Evi Yapma ve Yaşatma Derneği Başkanı Şerife Şahin de Şerife Bacı'nın ismini yaşatmak istediklerini ifade etti.

Cephanenin taşındığı güzergaha "İstiklal Yolu" deniliyor.
Erkekler cephede savaşırken Kastamonulu kadınlar da boş durmamıştır. İnebolu'dan alınan cephane İstiklal Yolu üzerinden Kastamonu'ya, oradan da Çankırı üzerinden Ankara'ya ulaştırılmıştır. İnebolu'dan başlayıp, Ankara'ya kadar ulaşan bu yola İstiklal Yolu diyoruz." ifadelerini kullandı.

_HALİME ÇAVUŞ (Kocabıyık)_

Halime Kocabıyık, 1898 yılında Kastamonu'nun Duruçay köyünde doğdu. Milli Mücadele yıllarında ailesinin tüm engellemelerine rağmen savaşa katıldı. Erkek kılığına girerek İnebolu'dan Ankara ve Sakarya'ya cephane taşıyan yardım kolunda görev aldı.

Bu işin üstesinden kadın olmasına rağmen başarıyla gelen Kocabıyık, soğuk bir kış gününde İnebolu'yu denetlemeye gelen Mustafa Kemal Paşa ile karşılaştı. Soğuk hava ve kar yağışına rağmen üzerindeki montu cephanenin üstüne örten Halime Çavuş, Mustafa Kemal ile beraberindeki heyetin dikkatini çekti.
Paşa, cepheye taşıdığı mermileri kendi hayatından bile fazla önemseyen bu askeri görünce çok etkilendi ve ona, ''Neden üzerindeki montu mermilerin üzerine örttün, üşümüyor musun?'' diye sordu.

Halime Çavuş ise ''Benim üşümem hiç önemi değil. Bu cephane yüzlerce belki de binlerce askerimizi koruyacak'' dedi. Bu cevap üzerine Paşa, Halime Çavuş'tan kimliğini istedi. Kadın olduğunu anlayınca yaverine, Halime Çavuş ile ilgili tüm bilgileri not aldırarak Ankara`ya döndü.


Görevine kaldığı yerden devam eden ve savaşta bulunduğu süre içerisinde gösterdiği başarılarla büyük takdir toplayan Kocabıyık, 9 Haziran 1921 tarihinde Yunan savaş gemileri Kılkış ve Averof'un İnebolu`yu bombaladığı sırada şarapnel parçası ile ayağından yaralanarak sakat kaldı.

Kurtuluş Savaşı sonunda Mustafa Kemal tarafından Ankara`ya çağrılan Halime Çavuş, Çankaya Köşkü'nde 15 gün misafir edildi. Burada düzenlenen törenle kendisine İstiklal Madalyası ve ''Çavuş'' rütbesi verildi. Atatürk'ün verdiği emirle maaşa bağlanan Halime Çavuş, daha sonra Kastamonu`ya döndü.

Kendisini milletine ve vatanına adayan Halime Çavuş, hayatı boyunca hiç evlenmedi. Kardeşi Hasan Kocabıyık`ın oğlu 13 yaşındaki Sadık Kocabıyık`ı evlat edinerek büyüttü.
Hayatının son 6 yılını doğum yeri olan Duruçay köyündeki evinde yatalak olarak geçirdi. Halime Çavuş, 20 Şubat 1976 tarihinde 75 yaşında vefat etti.

_HAFIZ SELMAN İZBELİ_

Milli Mücadele kadın milislerinden. Kastamonu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Kadınlar Kolu kurucularından olup Kastamonu'da ilk kadın meclisi üyesiydi. Varlıklı bir aileden geliyordu.

Milli Mücadele kadın milislerinden. Kastamonu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Kadınlar Kolu kurucularından olup Kastamonu’da ilk kadın meclisi üyesiydi. Varlıklı bir aileden geliyordu.
Kurtuluş Savaşı sırasında Kastamonu’daki kadınlarla birlikte asker için çorap, kazak, fanila örüp cepheye gönderdi. Askerler Kastamonu’ya geldiğinde hepsini yolda karşılayıp doyurdu.

Cumhuriyetçi olmaktan büyük onur ve gurur duyan İzbeli, “Ben Cumhuriyetçiyim” derken duruşunu, zekasını ve aydınlığa giden yolu ta o yıllarda görebilmiş örnek insanlardandı.
Zaten o zor yıllarda bunu ülkeyi kurtarmak için giriştiği mücadele ve Mustafa kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının yanında duruşu ile de her şekilde bu millete kanıtlamış, adını tarihe not düşürmüştü.
Savaşın bitmrsi ve cumhuriyetin kurulmasından sonra 1928’de kabul edilen yeni alfabe ile okuma yazmayı büyük bir hevesle öğrendi.
Kendisine milletvekili olması önerilse de bu konuda çekimser kalmayı yeğledi.

_ÇETE EMİR AYŞE (Efe Ayşe)_

Milli Mücadele kahramanı (D.1894, İmamköy / Aydın – Ö.1967, İmamköy / Aydın). Efe Ayşe olarak da bilinir. Babasının adı Mustafa olup, okuma yazma bilmez, bir şehit hanımıdır.
Köyünde adı Emir Ayşe olan 23 yaşındaki bu ev hanımı çok zor koşullar altında silahlanıp düşmanın karşısına çıkmıştı. Emir Ayşe yola çıkınca öteki kadınlar, kızlar da peşine takılmış, bu yönüyle bölgenin diğer kadın kahramanlarına öncü oldu.


Emir Ayşe, 1910 yılında, Kayacık Köyü nüfusuna kayıtlı Mustafa adlı bir kişi ile evlenmiş, bu evlilikten iki kız çocuğu dünyaya gelmişti. Mustafa, 1915 yılında Birinci Dünya Savaşı sırasında askere alınmış ve Çanakkale’de şehit düştü.
Efe Ayşe, eşinin şehit düşmesi üzerine Kayacık Köyü’nden ayrılarak tekrar eski köyü olan İmamköy’e yerleşti.

Yunanlıların 1919 yılında Aydın’ı işgal ettikleri sırada İmamköy’ü de ele geçirmeleri üzerine, Ayşe Kadın silahlanarak Yunan askeri Aydın’a doğru geldiğinde iki arkadaşı ile birlikte Menderes nehrinin öte tarafına geçmeye çalışırken, arkadaşlarının kayıktan düşüp boğulması üzerine geri döndü.

Çanakkale’de ölen kocasından kalan tek hatıra olan elmas küpelerini bozdurup kendine bir tüfek aldı. Ardından dağa çıkarak Yörük Ali Efe’ye katıldı ve Aydın’ın kurtuluşu olan 7 Eylül tarihine kadar Yunanlılara karşı savaşmıştı.

Umurlu’daki Sancaktar Ali Efe grubuna katılan Ayşe kadın, aynı gruptaki Çiftlikli Kübra ve Ayşe Çavuş ile birlikte ilk olarak Kepez sırtlarında düşmanla savaştı, daha sonra Aydın Cephesinde yer aldı.
Düşmanın Aydın’dan birinci kez çıkartılması üzerine köyüne geri döndü. Aydın’ın Yunanlılar tarafından ikinci kez işgal edilmesi üzerine Yörük Ali Efe grubuna katılarak Köşk Cephesindeki çatışmalarda yer aldı ve Milli Mücadele’nin sonuna kadar savaştı.

Efe Ayşe, Milli Mücadele’deki başarılarından dolayı Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın önerisi ile Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından Kırmızı Şeritli İstiklal Madalyası’na layık görüldü. Ölene kadar köyündeki tek katlı evinde mütevazi bir hayat sürmüştür.
İlk kez Kuva-yı Milliye tarihinde efe elbisesi giymiş, ilk kez “Efe” unvanını almış mücahit bir kadındır. Kastamonu’da Halime Çavuş, Erzurum’da Kara Fatma (Seher), Adana’da Melek Hanım, Erzurum’da Nene Hatun neyse; dağlarından yağ, ovalarından bal akan, efeler diyarı Aydın Eli’nde de Çete Ayşe odur. Huriye ve Hafize adlarında iki kızı vardır.2010 yılında yine İmamköy’de “Çete Ayşe” adıyla bir de sinema filmi çekilmiştir.

_NENE HATUN_

Nene Hatun 1857'de Erzurum'un Çeperli köyünde dünyaya geldi. Babasının adı Hüseyin, annesinin adı Zeliha'dır.

Aziziye savunması sırasında 20 yaşında olan Nene Hatun, köyünden Mehmet Efendi ile evliydi. Rus ordusunun Pasinler'i işgal edip Erzurum'a doğru ilerlemesi üzerine düşman işgali altında kalma endişesinden ötürü bir çokları gibi eşi ile birlikte Erzurum'a göç ettiler.
Rusların Deveboynu Savaşı'ndan sonra Erzurum'un varoşlarındaki tabyaları da işgal etmesi üzerine Nene Hatun, 3 aylık oğlunu evde bırakarak şehrin savunmasına katıldı ve yararlılık gösterdi.
Nene Hatun ve ailesi savaştan sonra Erzurum'a yerleşti. Erzurum'da Eminkurbu Mahallesinde Kına Sokağındaki otuz beş numaralı evde ikamet etti. 1934'te çıkan Soyadı Kanunu'yla Kırkgöz soyadını aldı.

Nene Hatun'un dördü erkek (Yusuf, Nazım, Abdurrahman ve Musa), ikisi kız (Asime ve Nevriye) olmak üzere altı çocuğu olmuştur. Oğullarından ikisi I. Dünya Savaşı'nda öldü.

Erzurum'un her karış toprağında cephâne taşıyarak, yaralılara hemşirelik yaparak, yemek pişirerek, su dağıtarak, hizmetten hizmete koşarak destanlaştı. Nene Hatun, 98 sene yaşadığı Erzurum'da 22 Mayıs 1955'de zatürre hastalığından dolayı 98 yaşında vefat etmiştir.
1955 yılında Türk Kadınlar Birliği tarafından Yılın Annesi seçilen Nene Hatun, Türkiye'de “Yılın Annesi” unvanı verilmiş ilk kadındır.[1] Ayrıca Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından verilmiş olan “3. Ordunun Nenesi” unvanını taşır.

_NEZAHAT ONBAŞI (BAYSEL)_

Kurtuluş Savaşı tarihinin bilinen en önemli çocuk kahramanlarından Onbaşı Nezahet (Baysel), tüfeğin boyundan uzun olması nedeniyle onun yerine kullandığı filinta ile Kuvayımilliye saflarında vatan savunmasında etkin rol oynadı.
Milli Mücadele kadın milislerinden (D. 1909 – Ö. 1993). Çanakkale Cephesi 70. Alay Komutanı Hâfız Hâlid Bey, eşi Hadiye Hanım’ın veremden yaşamını yitirmesi üzerine, bırakacak kimsesi olmadığından 8 yaşındaki kızı Nezahat’ı da yanında cepheye götürdü.
Çanakkale’de savaş ortamıyla tanışan Nezahat, alayın İzmit’e nakledilmesinin ardından talimlere katılarak at binmeyi ve silah kullanmayı öğrendi. Babasının yanında cephede yer aldı, çarpışmalara girdi bu yüzden kendisine 12 yaşında “onbaşı” rütbesi verildi.

Halit Bey, komutasındaki 70. Alay ile birlikte Anadolu’da Milli Mücadele’ye katılmaya karar vererek alayı Kuvayı Milliye bölgesine kaçırıp Mustafa Kemal’in emrine verdi.
Burada da babasının yanında olan Nezahat Onbaşı, Geyve, Sakarya, Gediz, Birinci İnönü, İkinci İnönü savaşları ile Konya İsyanı’nda görev aldı. 1920 yılında ilk defa asker elbisesi giydi. Cephede Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa ve Çerkes Ethem ile tanıştı. İsmet Paşa, Nezahat Onbaşı’ya “kurmay” unvanı verdi.


Kurtuluş Savaşı’nın devam ettiği günlerde Nezahat Onbaşı’nın öyküsü TBMM’de gündeme geldi.
Bursa milletvekili Emin Bey, ilk istiklal madalyasının Nezahat Onbaşı’ya verilmesini önerdi.
Buna karşılık İzmit milletvekili Hamdi Namık Bey çeyiz verilmesini, Tunalı Hilmi Bey ise paşalık unvanı verilmesini önerdi
Bu öneriler mecliste kabul edilmesine rağmen savaşın neden olduğu karışıklıkta Nezahat unutuldu. Kendisinin de bu konuda herhangi bir ısrarı ya da müracaatı olmadı.
Savaştan sonra babası ile birlikte İstanbul’a yerleşti ve Kumkapı’da açılan Jan Dark Enstitüsü’ne girdi. Bir süre sonra aile kararıyla okuldan alınarak, sonradan Atatürk’ün yaveri olacak Yüzbaşı Rıfat ile evlendi (1931).
Eşinin görevi dolayısıyla ailesiyle birlikte sürekli Atatürk’ün yakınında yer aldı; devlet törenlerine, balolara katıldı.
1986 yılında Dolmabahçe Sarayı’nda düzenlenen bir törenle TBMM başkanı Necmettin Karaduman tarafından Nezahat Onbaşı’ya Takdir Beratı (Şükran Belgesi) verildi.

_HALİDE EDİB ADIVAR_

Halide Edip Adıvar, 1882 yılında İstanbul’da doğdu. Babası Ceyb-i Hümayun başkâtibi Selânikli Mehmet Edip Bey, annesi Bedrifâm Hanım’dır. Annesini çok küçük yaşta kaybeden Halide Edip çocukluğunu daha çok anneannesinin evinde geçirdi ve ilk terbiyesini orada aldı.
Babasının evlenmesi üzerine onun yanına taşınan Halide Edip, orada Amerikan Koleji’ne gitti. Ayrıca devrin tanınmış şahsiyetleri olan Rıza Tevfik’ten Türk Edebiyatı ve felsefe, Salih Zeki’den matematik, Şükrü Efendi’den de Arapça dersleri aldı.
Rıza Tevfik onun mistik temayüllerini geliştirirken Salih Zeki de ona pozitif ilim düşüncesini aşıladı.

1901 yılında koleji bitirdi ve aynı yıl hocası Salih Zeki ile evlendi. Bu evliliğinden iki oğlu oldu. 1908 yılında Meşrutiyetin ilanından sonra yazı hayatına başladı. İlk yazılarını “Halide Salih” imzasıyla yazdı. Yazdığı yazılar sebebiyle 31 Mart Vak’asını takiben çocuklarıyla birlikte Mısır’a kaçtı.

Birkaç hafta Mısır’da kaldıktan sonra İngiltere’ye giden Halide Edip, 1909’da olayların yatışması sebebiyle yurda döndü ve Dârülmuallimât’ta pedagoji öğretmenliğine tayin edildi. 1911’de Salih Zeki’nin ikinci defa evlenmesi üzerine ondan ayrıldı. Bu tarihten itibaren yazılarında “Halide Edip” imzasını kullandı.

Halide Edip, 15 Mayıs 1919’da İzmir’in işgal edilmesinin ardından düzenlenen Fatih, Kadıköy ve Sultanahmet mitinglerinde ateşli konuşmalar yaptı. Bu mitingler içerisinde Millî Mücadele ve Halide Edip açısından en önemlisi Sultanahmet Mitingi’dir.
Sultanahmet Mitingi’ndeki konuşmasıyla Halide Edip, adeta efsaneleşti. 16 Mayıs 1919’da Anadolu’ya hareket eden Mustafa Kemal, Amasya Tamimi’ni yayımladıktan sonra bazı aydınlara, artık İstanbul’un Ankara’ya tabi olmasının gerektiğini bildiren ve yapılması gerekenleri anlatan bir mektup gönderdi. Mustafa Kemal’in mektup yazdığı kişilerden biri de Halide Edip’ti.

Bu yıllarda Anadolu’ya gizlice silah kaçırma işinde de görev alan Halide Edip, İstanbul’un işgalinden hemen sonra eşi ve birçok aydınla birlikte Ankara’ya gitti. Halide Edip ve ekibinin geldiği treni istasyonda karşılayanlar arasında Mustafa Kemal de vardı.
Daha önce Mustafa Kemal’i asker üniformasıyla uzaktan bir kere gören Halide Edip, Mustafa Kemal’le orada tanıştı. Bu karşılaşmadan sonra Halide Edip Ankara’da bulunduğu süre içinde Mustafa Kemal’le görüşen onunla fikir alışverişi yapan aydınlar arasında yer aldı.
Halide Edip’in Mustafa Kemal’le olan bu beraberliği, onun bundan sonraki eserlerinin ana konusunu oluşturdu.

Ankara’da gerekli haberleri temin edip Anadolu Ajansı’nın kurulmasında rol oynayan Halide Edip, Hâkimiyet-i Millîye gazetesi için de haber sağladı. O yıllarda Ankara’da İngilizce okuyan ve konuşan nadir insanlardan biri olduğu için Atatürk’ün yakınındaki bir kişi olarak Ankara’ya gelen her yabancı gazeteci ve siyasetçiye rehberlik edip çevirmenlik yaptı.

1921 yılının Mayıs ayı sonlarında Eskişehir’e hasta bakıcı olarak gitti. Savaş sürecinde cephelerde, Kızılay hastanelerinde görev yapan Halide Edip, Yunanlıların ülkeden çekilirken yaptıkları hasarı tespit için kurulan Tedkik-i Mezâlim komisyonunda Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Yusuf Akçura ile de çalıştı. Millî Mücadele sırasında ordudaki çalışmalarından dolayı kendisine önce onbaşılık sonrada çavuşluk rütbeleri verildi.
Halide Edip hayatı boyunca “onbaşılık” rütbesiyle iftihar etmiştir.

Tüm Şehitlerimize Selam Olsun..
Saygıyla..


Brittle bunu beğendi.



Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir...(Atatürk )
 
Alıntı Yap
Alt 16 Mart 2025, 22:36   #2
Nick kopyalandı!
Standart

İçerik gizlenmiştir.

İçerikleri görebilmek için üye olmalı ve üye girişi yapmalısınız.
Giriş Yap Kayıt Ol

Lorena bunu beğendi.



İnsanı farklı yapan affettikleri, güçlü yapan sabrettikleri, kendisi yapan ise vazgeçtikleridir.
 
Alıntı Yap
Alt 16 Mart 2025, 22:47   #3
Nick kopyalandı!
Standart

İçerik gizlenmiştir.

İçerikleri görebilmek için üye olmalı ve üye girişi yapmalısınız.
Giriş Yap Kayıt Ol

Brittle bunu beğendi.



Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir...(Atatürk )
 
Alıntı Yap
Alt 19 Mart 2025, 20:12   #4
Nick kopyalandı!
Standart

İçerik gizlenmiştir.

İçerikleri görebilmek için üye olmalı ve üye girişi yapmalısınız.
Giriş Yap Kayıt Ol

Lorena bunu beğendi.



Fuego, sonrisas, realidad y dolor . .




Ve
Yine uyuşturdum bütün bedenimi
Ruh'umun zulmüne kayıtsız kalsın diye.
.
 
Alıntı Yap
Alt 22 Mart 2025, 12:12   #5
Nick kopyalandı!
Standart

İçerik gizlenmiştir.

İçerikleri görebilmek için üye olmalı ve üye girişi yapmalısınız.
Giriş Yap Kayıt Ol

ZaLim bunu beğendi.



Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir...(Atatürk )
 
Alıntı Yap


Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 ziyaretçi)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB kodu Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Kapalı



Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 14:38.

IRCForumu.Org

IRC dünyasının buluşma noktası. Sohbet, bilgi ve eğlence burada!