IRCForumu.ORG   sohbetkacak
reklamalanı


 
 
Seçenekler Stil
Alt 10 Ocak 2024, 21:14   #1
𝐈𝐫𝐫𝐞𝐥𝐞𝐯𝐚𝐧𝐭.
Jayus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart Selçuklular’ın Tarih Sahnesine Çıkışı




Gazneli Devletinden aldıkları unvanlar sayesinde nüfuzlarını kuvvetlendiren Selçuklu Beyleri, aşırı vergi ödedikleri gerekçesiyle Horasan’da bir isyan tertip etmişler ve bu isyanın sonucu olarak 1037 yılına gelindiğinde Horasan bölgesinin tek egemeni Selçuklar olmuştur.



999 yılında Fars kökenli Samanoğulları devletini, kurdukları ortaklık sayesinde yıkan Karahanlı ve Gazneli Türk Devletleri 1001 yılında yaptıkları anlaşma ile Ceyhun (Amu Derya) nehrini sınır olarak belirlemişler ve bu anlaşmayı diplomatik bir evlilikle desteklemişlerdir. Bölgenin en güçlü iki devleti konumunda bulunan bu iki Türk-İslam Devleti yanında henüz İslamlaşmamış ve eksik teşkilatlı bir Oğuz Yabgu Devleti bulunuyordu ki bu devletin önde gelenleri Samanoğulları Devletinin yıkılması ve Karahanlı Devletinin güçlenmesi karşısında Karahanlı Egemenliğini kabul etmişlerdir. Böylesi bir dönemde Oğuz Yabgu Devletinde Ordu komutanı olan Selçuk nüfuzunu arttırdıktan sonra Cend havalisine gelmiş ve burada kendi beyliğini kurarak İslamiyeti kabul etmiştir. Bundan sonra Oğuz boyları zaman içerisinde bu devlete intikal edeceklerdir.

Gazneli Devletinin kudretli hükümdarı Mahmut’un Hindistan’ın zenginliklerinin peşine düşmesini kendi için bir fırsat olarak gören ve bu anlamda aralarındaki anlaşmayı bozan Karahanlıların bölgedeki dengelerin en önemli ağırlığını teşkil eden Horasan Bölgesini ele geçirmek istemesi üzerine dostluk bozulmuş ve Gazne Ordularının geri gelmesiyle birlikte Karahanlılar büyük bir darbe yemişlerdir. Bu andan itibaren Gazneli Mahmut, Karahanlılar üzerinde büyük bir baskı kurmuş ve üst üste yengiler kazanmıştır. Mahmud 1017 yılına gelindiğinde Harezm bölgesini ele geçirmiştir. Şunu da kişisel bir görüş olarak ifade etmeliyim ki dönemin olayları biraz derinlemesine incelendiğinde tüm gidişatın Gazneli Mahmut’un kurgulamış olduğu bir senaryo içerisinde gerçekleştiği görülmektedir.

İç çekişmelerle uğraşan Karahanlılara karşı üstünlük kurmayı başaran Gazneli Mahmut, bundan sonra en büyük tehlike olarak gördüğü Oğuzların birleşmesine olanak sağlamamak adına tedbirler almaya çalışmış ve bu anlamda Selçuk Bey öldükten sonra onun yerini alan oğlu Arslan Yabgu’yu hile ile esir almıştır. Arslan Yabgu ölene kadar Kalincar Kalesi denilen ve Hindistan’a giden bir yol üzerinde bulunan zindanda hapis kalmıştır. Ancak bu durum Oğuzların hareketlerini pek etkilememiştir. Arslan Yabgu’nun yeğenleri olan Tuğrul ve Çağrı Beyler, amcalarının serbest bırakılması için hiçbir girişimde bulunmamışlardır. Oysa ki Maveraünnehir çevresinde tutunmaya çalışırken Karahanlılara esir düşen Tuğrul Bey kardeşi Çağrı’nın girişimleri ile esaretten kurtulmuştur.

Karahanlıların iç çekişmelerinde başrolü oynayan ve Buhara’ya egemen olan Ali Tegin, Selçuklu Oğuzlarının ciddi desteğini almıştır. Gazneli Mahmud’un bu yapılanmayı bozmak için çıktığı seferde kaçmak zorunda kalan Ali Tegin’in yanı sıra ona bağlı olan Oğuzlar da bir süreliğine çöle çekilmişlerdir. İşte bu sırada Çağrı Bey’in ilk defa Anadolu’ya yağma akını düzenlediği bilinmektedir. Tarihçilerin bu anlamda verdikleri tarihler 1018-1019 yıllarını işaret etmektedir. 1021 yılında kardeşi Tuğrul’un yanına dönen Çağrı ona şöyle demiştir: “Biz burada Karahanlı ve Gazneli gibi kuvvetli devletlerle mücadele edemeyiz, Horasan, Azerbaycan ve Anadolu’ya gidip oralarda hükümdar olabiliriz. Çünkü oralarda bize karşı koyabilecek bir kuvvete rastlamadım.”

Gazneli Mahmut’un 1030 yılındaki ölümü sonrasında oğlu Mesut kardeşi Muhammed ile girmiş olduğu taht mücadelesinde Oğuz Beylerinin sayesinde kazanmıştır. Ancak Selçuklu Oğuzları, Sultan Mahmut’un ölümüyle birlikte yeniden Karahanlıların muhalif hareketine destek vermişler ve Gazne ülkesine yaptıkları akınlarla zarar vermeye başlamışlardır. Bu andan itibaren Oğuzlar her yerde sorun çıkarmaya başlamış, Sultan Mesut, bu hareketin gelişmesi karşısında babası gibi etkili olamamıştır.

Oğuzlara hiç güvenmeyen Sultan Mesut, Selçuklu Oğuzlarının soydaşlarının yaptıkları akınlara karşı sınır bekçiliği yapma teklifini kabul etmeyerek onların ezilmesini istemiştir. 1035 yılında Selçuklar üzerine yürüyen 15.000 atlı Gazne Ordusu bozguna uğrayınca, Selçuk Beyleri ilk büyük başarılarını elde etmiş oldular. Ancak bu galibiyeti hiç büyütmeyen Selçuklular, Gazneli Devletine hizmete hazır olduklarını bildirirken, Sultan Mesut’tan özür dilemişlerdir. Bunun sonucu olarak yapılan anlaşmalarla Selçuk Beyleri Musa, Tuğrul ve Çağrı Beylere bazı eyaletlerin yöneticisi ünvanı verilmiş ve Gazne sınır bölgelerine uç beyi olmuşlardır.

Gazneli Devletinden aldıkları unvanlar sayesinde nüfuzlarını kuvvetlendiren Selçuklu Beyleri, aşırı vergi ödedikleri gerekçesiyle Horasan’da bir isyan tertip etmişler ve bu isyanın sonucu olarak 1037 yılına gelindiğinde Horasan bölgesinin tek egemeni Selçuklar olmuştur. Gazne Devleti, Horasan’ı kaybetmemek için son bir çaba ile savaş meydanına geldiyse de 1038 yılında yapılan Serahs Çarpışmasında aldıkları yenilgi ile bu iddiasından vazgeçmek zorunda kalmıştır. Bundan sonra Horasan eyaletlerini paylaşan Selçuklu Beyleri Tuğrul Bey’i eşitler arasından birinci seçerek lider kabul etmişlerdir.

Selçuklulardan yediği darbeleri sarmak isteyen ve siyasi – askeri durumları iyice sarsılan Gazneli Sultanı Mesud, büyük bir ordu ile Karahanlı Beyi Börü Tegin üzerine bir sefer planlamış, bu sefer sırasında Horasan’ı da denetim almak istemiştir. Bundan sonra Horasan’da bir kaçma kovalamaca başlamıştır. 1039 yılında Selçuklar, Çağrı Bey’in önerisi ile çarpışma yapmayı kabul etseler bile bu savaşta yenilmişler ve oldukça güç duruma düşmüşlerdir. Ama değişen hiçbir şey olmamıştır. Horasan’da yalnızca bir işgal ordusu olarak bulunan Gazneliler, halkın desteğini görmemişler, çete savaşlarına başlayan Oğuzlar da Gaznelileri oldukça zor durumda bırakmışlardır. Elbette bu olumsuz durumlar Horasan’a açlık ve kıtlığı beraberinde getirdi. Gazne Ordusu da bundan nasibini alıyordu ama hareketli Oğuzların beslenme sorunu yoktu.

1040 yılına gelindiğinde Sultan Mesut askeri harekattan bir sonuç alamayarak Nişabur kentine ordusunu geri çekti. Bağdat’ta bulunan Abbasi Halifesinin yolladığı mektuplarda bildirdiği üzere Horasan’daki Oğuz fesadını bitirmeden geri dönmek istemeyen Sultan Mesut’u ordunun zor durumda olduğunu söyleyen devlet adamları da ikna edemediler. Gazne ordusunun ilerleyişi karşısında endişeye kapılan Selçuklar’da Tuğrul Bey, Horasan’dan göç edilmesini ve mücadelenin başka bir aşamada sürdürülmesi gereğinden söz ederken, Çağrı bey bu fikre karşı çıkmış ve şöyle demiştir: Sıkıntı içerisindeyiz, ama Gazneliler daha çok sıkıntıdalar. Savaşçılarımız ve hayvanlarımız dinlenmiş durumda. Ot sıkıntımız yok. Gaznelilerin önünde ise çöl var. Korkacak bir şey yok.” Çoğunluk Tuğrul Bey’in fikrini benimsemiş olsa da Tuğrul Bey’in kendisi de Çağrı Bey’in teklifini kabul edince savaş hazırlıklarına başlandı.

23 Mayıs 1040 tarihinde yapılan savaşı (Dandanakan) kazanan Selçuklular tam bağımsızlıklarını ilan etmişler ve resmi olarak Nişabur merkezli Selçuklu Devleti’ni kurmuşlar Horasan Emiri ilan edilen Tuğrul Bey, Selçuklu devletinin ilk Sultan’ı olmuştur. Aslında eski Türk geleneklerinden olan Doğu ve Batı hükümranlık geleneği devam ettirilerek daha doğuda bulunan bölgeler ise Merv kentinde hüküm süren Çağrı Bey’in idaresine bırakılmıştır. Aldığı büyük yenilgi sonrasında Hindistan’a kaçan Gazne Sultanı Mesud ise 1041 yılında çıkan isyanda öldürülmüştür. Kısa sürede Sistan, Kuhistan, Cürcan ve Kirman bölgelerinde de egemenliği ele alan Selçuklular Gaznelileri Toharistan için yapılan mücadelede bir kez daha yenmiş, 1043 yılında ise Harezm bölgesi Selçuklu idaresine girmiştir. Bu gelişmelerden sonra Tuğrul Bey Selçuklu Başkentini Rey şehrine taşımıştır.

Harezm ve Horasan’da tek egemen güç olan Selçuklar, bundan sonraki süreçte giriştikleri fetih hareketleri sonucunda bütün İran’ı ele geçirmişlerdir. Bu mücadelelerde ön plana çıkan isim Çağrı Bey olmuştur. Bundan sonra Selçuklu Devleti içinde kısmen serbest hareket eden ve İslam ülkelerine yaptıkları akınlarla huzursuzluk yaratan Türkmenler, Tuğrul Bey tarafından devreye sokularak Azerbaycan’a gönderilmiş ve Bizans’a akın yapacak emirlerin hizmetine girerek Selçukluların bu bölgedeki fetih etkinliklerinde önemli bir askeri güç olarak yer almışlardır. Bu gelişmeler sonunda çeyrek asır önce alternatif bir hedef olarak çizilen Anadolu yerleşim planı devreye sokulmuştur. Bu kapsamda 1048 yılında yapılan Pasinler Savaşı sonucu Bizans ile ilk temas sağlanmış ve bundan sonra Oğuzlara ve Türkmenlere Anadolu kapısını açacak olan büyük Malazgirt Zaferinin provası yapılmıştır.




________________

"𝐻𝑒𝑟𝑘𝑒𝑠𝑖𝑛 𝑦𝑎𝑛𝑖𝑛𝑎 𝑔𝑖𝑡𝑚𝑒𝑘 𝑖𝑠𝑡𝑒𝑑𝑖𝑔𝑖 𝑏𝑖𝑟𝑖𝑙𝑒𝑟𝑖 𝑣𝑎𝑟𝑑𝑖𝑟, 𝑔𝑒𝑐𝑒𝑛𝑖𝑛 𝑢𝑐𝑢, 𝑠𝑎𝑏𝑎ℎ𝑖𝑛 𝑘𝑜𝑟𝑢, 𝑐𝑒ℎ𝑒𝑛𝑛𝑒𝑚𝑖𝑛 𝑑𝑖𝑏𝑖 𝑏𝑖𝑙𝑒 𝑜𝑙𝑠𝑎..."
 


Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 ziyaretçi)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB kodu Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Kapalı



Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 02:56.