14 Temmuz 2022, 18:58 | #1 |
Ezra pound -i.kanto
Ve indik sonra gemiye,
Burun verdik yarılan sulara, tanrısal denize, ve Direk çektik, yelken açtık, esmer gemide, Yükleyip koyunlarımızı, gövdelerimizi de Ağlamaktan yorgun düşmüş, kıça verdik rüzgârı, Çekti götürdü bizi koca karınlı yelkenler, Kirke'nin işi bu, tanrıçanın, hotozu süslü. Yele verdik yekeyi, çöktük sonra orta yerine geminin, Yürüdük denizi, gerip yelkenleri, düşene dek gün Gömüldü güneş uykusuna, kapladı gölgeler O keanos'u, Geldik sonra sınırına, çok derin denizlerin, Kimmerlerin ülkesine ve insan dolu kentlere Bürünmüş sise, sık dokulu ve hiç delinmemiş Işıltısı ile güneşin, Çekmemiş yıldızlarını, ne de gökten bakan En esmer gece kaplamamış, yitik insanları. Geriye aktı durdu Okeanos ve sonra geldik biz Kirke'nin dediği o yere. Perimedes ve Eurylokhos burada katıldı törene, Ve çekip kılıcımı kalçamdan Çukur kazdım eni boyu bir arşın Ve sundu adadığını herbirimiz ölüsüne, Bal, tatlı şarap, ak unla karılmış su. Yakardım sonra göçük ölülerin adına; İthaka'daki gibi, en iyisini kurbanlık boğaların Ve daha bir yığın şeyi, koyduk ölü ateşine, Bir koyun da Teiresias'a başı sürünün ve kara. Boşandı kara kan çukura, Boşalıp ruhlar Erebos'tan, kokuşmuş ölüleri taze gelinlerin, Delikanlıların ve dölü bol ihtiyarların, Gözyaşlarıyla daha yeni lekelenmiş ruhlar, körpe kızlar, Daha bir sürü adam, tunç başları ile örselenmiş mızrakların, Savaş artıkları, bitkin hâlâ kollan, Sardılar çevremi, bağırıp çığlık çığlığa. Solmuş yüzüm, daha çok kurban istediler adamlarımdan; Sürüler dolusu kurban kesmiş, öldürmüşlerdi kuzuları tunç bıçaklarla, Güzel kokular dökmüşler, yakarmışlardı tanrılara, Güçlü Hades'e, övülen Persephoneia'ya; Sıyırdım kınından dar kılıcımı, Durdum o zaman uzak tutmaya azılı kısır ölümü, Duyana dek Teiresias'ı, Elpenor geldi önce, dostumuz Elpenor, Gömülmemiş, serilip kaldığında sonsuz toprakta, Gövdesini bırakmıştık Kirke'nin evinde, Ağlanmamış, kefelenmemiş bir yığın iş-güç yüzünden. Acınası ruh. Bağırarak hızlı hızlı dedim ki sonra : 'Elpenor, sen nasıl geldin bu karanlık kıyıya?' 'Yürüyerek mi? Geçerek denizleri?" Ve o da ağır ağır dedi k i : 'Kötü kader ve bol şarap. Uyudum Kirke'nin ocağında. 'İnerken korkuluksuz uzun merdiveni, 'Düştüm payandaya, 'Ense kökümü parçaladım, aradı Ruh Avernus'u. 'Am a sen ey kral, unutma, gömülmemiş, ardından ağlanmamış beni, 'Yığ silâhlarımı, deniz kıyısında olsun mezarım, ve yazılsın : 'Kara bahtlı bir adam , sürüp gelecek adı 'Ve sapla dostlarla birlikte çektiğim küreği.' Ve Antikleia geldi, çok çektirdiğim, sonra Thebaili Teiresias Taşıyarak altın âsasını, bilen beni ve o konuştu önce : 'G ene mi? Bir ikinci kez? Neden, yıldızı kötü adam, 'Geliyorsun yüz yüze güneşsiz ölümle, bu mutsuz yere? 'Çekil çukurun başından, bırak bana kanlı içkimi, 'Anlatayım sana geleceği.' Ve bir adım geri çekildim, Ve o güç alıp kandan, dedi ki, Odysseus, 'Dönecek, kin dolu Neptune'yi yarıp, aşarak karanlık denizleri. 'Yitirecek bütün arkadaşlarını.' Sonra Antikleia geldi. Yat huzur içinde Divus, Andreas Divus, sözünü ettiğim, Officina W echeli'de, 1538, geçmez Homeros'ta. Ve yelken açtı, sirenleri geçip yürüdü gitti, Kirke'ye kadar. Venerandam, Giritlilerin dilinde, altın taçlı Aphrodite, Cypri munimenta sortita est, şen, orichalchi, altından kuşağı ve göğüs başı, sen ey gözkapakları sürmeli olan, Argiciada'mn altın dalını taşıyan. Böylece : |
|
|
Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 ziyaretçi) | |
|
|