Büyük bir yangın olduğunu kırmızı kıyafet giyen harem ağası haber verirdi. Harem ağası kırmızlar içinde haremin kapısına gelir ve burada dururdu..

Türkiye günlerdir orman yangınlarıyla mücadele ediyor. Peki, tarihimizde yangınlarla nasıl mücadele ediliyordu?

Gelin bu sorunun cevabını arayalım.

Osmanlı Devleti’nde yangına müdahale eden sınıf Tulumbacı Ocağı’ydı. Tulumbacılar, yangın başladığı zaman en kısa sürede oraya ulaşırdı. Yangın kulesinde bekleyen gözcüler yangın başladığını gördükleri zaman mızrak atarak durumdan nöbetçiyi haberdar eder ve nöbetçi de Yeniçeri Ağasına durumu iletirdi.

YANGIN BÖLGESİNE GİTMELERİNİN NEDENİ

Yangının yayılması eğer 1 saatten fazla sürüyorsa, padişah gelirdi. Haremde olan padişaha büyük bir yangın varsa haber verilirdi yoksa hareme girilmezdi. Büyük bir yangın olduğunu kırmızı kıyafet giyen harem ağası haber verirdi. Harem ağası kırmızlar içinde haremin kapısına gelir ve burada dururdu. Padişah da kırmızı gölgeden büyük bir yangın çıktığını anlardı. Yangın çıktığında sadrazam ve yeniçeri ağası yangın mahalline gitmeliydi. Yöneticilerin yangın mahalline gitmesinin bir nedeni de yağmanın önüne geçmekti.

İSTANBUL’DAKİ YANGINLARIN SEBEBİ

İstanbul’da çıkan yangınların ilginç bir sebebi ise patlıcandı. Patlıcan közleyen veya kızartan insanlar sıcaklıkların da etkisiyle yangınlara sebep oluyor, kargir binalar ile yangın yayılıyordu.

Osmanlı Devleti’ndeki en büyük yangınlardan biri olan 1870 yılında çıkan Büyük Beyoğlu Yangını tarihe Harîk-i Kebîr olarak geçti. Bu büyük yangında 8 bine yakın bina yandı. Yangından sonra itfaiye birliklerinin düzenli hale getirilmesi için Kont Ödön Seçenyi Paşa getirildi. Seçenyi Paşa, iki taburdan oluşan itfaiye teşkilatını kurdu.

Padişah II. Abdülhamit devrinde ise, yangın kuleleri padişahın vahametini arttırdığı için önce saraydan izin alınırdı. II. Abdülhamit’in yangında kızını kaybetmesi de padişah açısından üzüntü vericidir. Bu olayı kitabında anlatan Ragıp Akyavaş, aynı yangında padişahın da kıyafetinin uzun olması sebebiyle yangında zor durumda kaldığını dile getiriyor. Bundan dolayı II. Abdülhamit artık diz hizasında gömlek giymeye başlıyor.