IRCForumu.ORG   sohbetkacak
reklamalanı


Ağaç Şeklinde Aç5Beğeni
  • 2 Post By nesimsek
  • 1 Post By Kyo
  • 1 Post By yeSa
  • 1 Post By nesimsek

 
 
Seçenekler Stil
Alt 12 Mart 2024, 17:13   #1
Post Dönüp Maziye Baktım... 3

Kadir Gecesi…

Kadir Gecesi bayramın geldiğinin en büyük müjdecisiydi. Tamı tamına 27 gündür oruç tutuyor olurduk ve o geceyi ihya edebilmek için hep beraber teravih namazına Mamak Çarşı Camiine inerdik. O gece hakikatten çok özel bir geceydi ve çok güzel kutlanırdı.

Camide teravih öncesi cemaatten birilerinin okutturduğu mevlit olurdu teravih namazı öncesi ve namazdan sonra Peygamber Efendimizin mübarek “Sakal-ı Şerif” i ziyarete açılırdı. Salâvatlar getirilir ilahiler söylenirdi babamın güzel sesi eşliğinde. O gün çok yorulurdu rahmetli. Biz de o gün kendisine pek sırnaşmaz, mesafeli dururduk, annem öyle tembih ederdi. Kolay değildi kırk bohça içerisinden her bir bohçayı açarken makamına uygun bir şekilde besmele çekip salâvat getirmek ve açtıktan sonra tek sıra halinde o kadar cemaatin zarar vermeden görmesini sağlamak… Önce baylar ziyaret eder, elini küçük cam fanusun içindeki belli belirsiz görünen mübarek sakala sürer, sonra ellerini gözlerine yüzlerine sürerek kendilerinden geçerlerdi. Sonra da bayanlar… Aman Allah’ım… Bayılanın, ayılanın haddi hesabı olmazdı. Bütün cemaatin bu sevgi dolu ziyareti esnasında “Sakal-ı Şerif” i ya rahmetli İsmet Hoca amca, ya da rahmetli babam tutardı iki elleriyle… Onlar tutmasa cemaat sanki parçalayıverecekmiş gibi gelirdi bana o cam fanusu…

Kadir gecesi böyle kutlanırdı…
Yorgun argın ama geceyi ihya etmenin huzuru içerisinde eve dönülürdü.

Annem eve gelince okuduğu hatimden ayrı bir de Yasin-i Şerif okur ve ölmüşlerimizin ruhlarına hediye ederdi hâsıl olan sevabı.

O gece sahura kadar hiç uyumazdı annem…

Sahura kalkmamızın organizasyonu tamamen anneme aitti çünkü.

Korkardı, uyuya kalmaktan ve sahura kalkamamaktan.

Bilirdi ki kendisi bir uyursa herkes uyur.

Annemin uyuması ise hepimizin ertesi günü o sıcakta aç karnımıza oruç tutmamız demekti ki böyle bir şeye müsaade etmektense kendisi uykusunu bizim için feda ederdi hem de hiç düşünmeden…

*****


Son İftar, Arefe ve Bayram…

Son iftarı yaptığımız akşam teravih namazı olmadığı için kendimizi boşlukta gibi hissederdik adeta. Ertesi gün sabah sahura kalkmanın da biteceğini düşünmek, oruç tutmuş olmanın haklı gururunu yaşatırdı… Babam;

“- Yarın oruç tutan da tutmayan da bir olacak” derdi…

Sabah namazına okunan güzel ezan ile veya annemin ipek tenli gül sesiyle uyanırdık. Abdestimizi alır ve namazımızı evde kılardık. Babam çoktan göreve gitmiş olurdu. Sabah namazından sonra bayramlık elbiselerimizi itina ile giyer, gül suları dökerek doğru camiye giderdik.

Artık yapılacak şey, bayram namazının vaktinin girmesini beklemek ve namazı eda etmektir.

30 ramazan orucunu tutmuş olmanın ve görevi yerine getirmiş olmanın verdiği huzurla Mamak Çarşılarının caddelerine kadar taşan çok kalabalık bir cemaat ile Bayram namazı kılınır ve namazdan sonra caminin içinde kalan cami müdavimlerinden olan bir miktar cemaatle halka yapılarak bayramlaşılır ve eve gitmek için hazırlık yapılırdı.

Bu arada cami cemaatinden babamın arabası olan tanıdıklarından biri arabanın camından seslenirdi; “- Hocam, hadi binin de eve bırakıvereyim.”

“-Memnun oluruz.” Derdi rahmetli ve hepimiz doluşurduk arabaya kardeşlerimle beraber.

Evde ise annem ile ablam sofrayı hazırlamış olurdu…

Biz eve girince bayram başlamış olurdu.

Önce koşarak annemi kucaklardım.

O mübarek ellerine sarılır, sevgiyle öper, saygıyla alnıma koyardım…

Öyle bir basardı ki bağrına, o mis gibi kokusunu alır, sıcaklığını adeta yüreğimde hissederdim. O an aklıma geldikçe hala aynı duyguları yaşarım.

Sonra babamla bayramlaşırdım.

Aynı şekilde ellerini öper, kucaklaşırdım. Yanaklarımı ve başımı okşar, öperdi. “-Oğlum…” derdi ya o bana yeterdi.

Babamla her bayram bu şekilde bayramlaşmak mümkün olamazdı çoğu zaman. Daha camiden Bayram namazından çıkar çıkmaz kapıda bekleyenleri olurdu ve koluna girdikleri gibi arabaya bindirirler ve doğru kabir ziyaretine kabristana götürürlerdi. O anda biz yalnız olarak ve yürüyerek eve gider, sadece annemle bayramlaşır ve sofraya otururduk…

Sonra neşeli bir biçimde yapılan sabah kahvaltısı…

Sonra da muhtemelen dedemlerin yanına köye gitme telaşı başlardı.

Araba yok, minibüs yok…

Belediye otobüsüne binerek önce şimdi eski garajlar denilen Etlik Garajına, oradan da bizim köye direk gidebilecek bir minibüs beklemeye…

Bizim köye direk giden minibüs bizim köyün altında olan köyde yaşayan Yassıören’li Hayati’nin kırmızı minibüsüydü. Sabah akşam normalde bir sefer yaparken, bayramda sürekli gider gelirdi.

Babam çoğunlukla yine olmazdı aramızda.
Bayramda camideki diğer hocayla (İsmet AKKUŞ Amca) anlaşırlar, sadece bir gün görevi bırakıp birbirlerini idare ederlerdi. Çoğunlukla da İsmet Amca ilk gün izin yaparlardı.
Babam da şayet biz köye gitmiş isek bir günlüğüne gelir, dedemlerle bayramlaşır ve hep beraber dönerdik.

*****


Köyde Bayram…

Köy bayramları da bir başka güzel olurdu.
Bazı bayramlarda arefe gününden köye gider, köy geleneklerini yaşardık.

Bayram namazı orda da çok yoğun bir kalabalıkla kılınırdı. Namaz bitiminde mübalağasız herkesin katıldığı büyük bir halka yapılır ve cami cemaatinden herkes bayramlaşırdı.

İhtiyar amcalar ellerini öptürürdü çoğu zaman. Bazıları sadece toka yaparlardı. Ben herkesin elini öpmeye çalışırdım ve “-Maşallah, maşallah… Nazim Hocanın oğlan değil mi bu? Bak kocaman olmuş…” gibi sözlerle karşılaşırdım. Bu sözlerden sonra daha da bir gayrete gelir, gözlerimin parladığını hissederdim…

Cemaat camiden çıktıktan sonra evlerine gider ve evde hazırlanan bayramlık yiyeceklerden müteşekkil siniyi kaptığı gibi köy odalarında toplanırdı. Köyümüzde üç tane köy odası vardı. Yukarı mahalle, yukarı köy odasında, orta mahalle orta köy odasında, aşağı mahalle de aşağı köy odasında… Bu odalarda çok güzel anlar yaşanırdı. Herkes evinde bayramda misafirlerine ikram edeceği ve kendi evlerinde hazırlanmış olan yiyeceklerden getirirdi.

Neler mi?

Mevsimine göre..

Sütlü çorba değişmez tek yemekti. Sonra evlerde yapılan 40 kat baklavalar… Yoğurtlu dedikleri fasulye ve patlıcan kavurmasının üzerine sarımsaklı yoğurt dökülerek yapılan yemek. O kadar tatlının arasında yoğurtlunun ne için yapıldığını merak ederdim hep. Meğerse bayramda yenilen o kadar tatlının midelere vereceği rahatsızlığı önlemesi içinmiş.

Rahmetli dedem ise çok az evde yapılan pişmaniye yapardı kendi elleriyle. Adına da bizim köyde “halva” derlerdi. Ne uğraşırdı o pişmaniye için. Koca bir tencerede şekeri kaynatır, macun kıvamına gelince kocaman yer tablasının üstüne döker, üzerini unlayarak ve tablanın etrafını çevreleyen insanlara “-Hadi çekin… Donmadan çekelim…” diye bağıra bağıra o pişmaniyeyi yapar ve yaptırırdı. Halka biraz uzayınca ortadan sekiz yaparak katlar ve küçültürdü. Sonra tekrar un, tekrar çekme… Ta ki lif lif incelinceye kadar. Herkes terlerdi ve kollarda derman kalmazdı. Dedemin yeter demesini beklerdi herkes. Kıvamı tam yerine gelince de tamam artık derdi ki, iş o zaman biterdi.

Artık iş onu parça parça koparmaya gelirdi.

Bizim için tam bir eğlenceydi halva yemek ve ayrıcalıktı. Çünkü her evde olmazdı, çünkü herkes yapamazdı.

Rahmetli babaannem de baklava yapar ve “guşene” denilen kapaklı tencerelere koyar, adeta bize bulmaca çözdürürdü. Saklardı bizden, bitirivermeyelim diye. Hangi tencerede olduğunu bulabilmeniz için mutlaka iskembeye (sandalyeye) çıkıp tangır tangır hepsine bakmanız gerekirdi ki, yakalanmama şansınız yok gibiydi.

Sonra…

Sonrası köyde çok güzeldi.

Genç kızlar kendi aralarında toplanır, harmanlar dediğimiz düzlüğe inerlerdi ve kendi aralarında eğlenirlerdi.

Delikanlılar da ya köy odalarında eğlenir ya da misafir gittikleri bir evin bir odasını sabaha kadar işgal ederek kendi aralarında eğlenirlerdi.

Bizlerde çocuklar olarak kendimize göre oyun bulurduk.

Ankara’dan gelenlerin ve durumu iyi olanların mutlaka farklı bir şeyleri olurdu.

Bir defasında hiç kimsede olmayan çift namlulu mantar tabancasını aldırmıştım babama Hacı Bakkallardan ve köye onu götürmüştüm de ne kadar hava atmıştım anlatamam.

*****


Ya şimdi…

Hey gidi günler, hey…

Zaman ne çabuk geçiyor…

Bu anlattıklarım benim çocukluğum…

Sanki asırlar geçmiş gibi nasıl da hızla değişti her şey…

Ne peşinden koşmak, ne yetişmek mümkün…

Şimdi ise sağlık problemlerim nedeniyle çok istediğim halde oruç bile tutamıyorum.

Sadece etraftan yanlış anlaşılmasın diye beni bilmeyenlerin yanında oruçluymuşum gibi davranıyor ve göz önünde yiyip içmiyorum…

Beni tanıyanlar ise hastalığımı da bildikleri için, problem olmuyor.

İstedim ki bunlar da bir tarafta kayıtlı bulunsun, belki ileride geldiğimiz yere bakarak gideceğimiz istikamete bir yön çizmeye yardımcı olur…

Şeytani arzulara gem vurmanın, Rahmani arzulara kucak açmanın zamanı…

Hoş geldin mübarek Ramazan…

27.07.2011
Necati ŞİMŞEK
Ankara



SON...

Okuduğunuz için teşekkür ederim...
She ve yeSa bunu beğendiler.
________________

Hayatı ŞiiR lerle yaşarsanız, ŞiiR gibi yaşarsınız...
 
Alt 12 Mart 2024, 18:05   #2
Kyo
Kyo - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

Emeğinize Yüreğinize sağlık üstad

nesimsek bunu beğendi.
 
Alt 13 Mart 2024, 01:13   #3
Standart

Alıntı:
Kyo Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Emeğinize Yüreğinize sağlık üstad
Çok teşekkür ederim değerli kardeşim, sağ olasın, var olasın...

________________

Hayatı ŞiiR lerle yaşarsanız, ŞiiR gibi yaşarsınız...
 
Alt 01 Nisan 2024, 16:00   #4
Standart

Emeğine yüreğine sağlık @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] abi harikaa hepsi

nesimsek bunu beğendi.
 
Alt 02 Nisan 2024, 00:29   #5
Standart

Alıntı:
yeSa Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Emeğine yüreğine sağlık @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] abi harikaa hepsi
Çok teşekkür ederim değerli kardeşim sağ olasın, var olasın...

yeSa bunu beğendi.
________________

Hayatı ŞiiR lerle yaşarsanız, ŞiiR gibi yaşarsınız...
 


Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 ziyaretçi)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB kodu Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Kapalı



Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 13:29.