[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Geçtiğimiz günlerde yapılan 91. Oscar Töreni ile yine bir kırmızı halı şovu izledik. Bu kez gündeme damgasını vuran ‘ruffles’ oldu. Renk olarak ise geçen yılın siyahlarına inat, daha çok pembe tonları halıyı renklendirdi.

2018 İlkbahar Yaz defilelerinde denemelerle başlayan hareket, akıcılık, romantik katmanlar, dalga efektleri 2019 yazında tüm podyumlara hücum etmişti. Tabi bunun sonucunda bakalım hangi ünlü hangi tasarımcının elbisesini giyecek derken Oscar’da gözlerimizi pembe fırfırlar bürüdü.

Boyundan başlayan ve eteklere kadar devam eden Gemma Chan’ın Valentino tasarımı elbisesinden tutun da Linda Cardellini’nin içinde adeta kaybolduğu fırfırlar gördük. Hannah Beachler’ın omuzundan süzülen dalgalı katmanlar, Kacey Musgraves’ın omuzları üzerinden peri kızı gibi baktığı pembe tüller, Marina de Tavira’nın belinden aşağı zarifçe ikonikleşen fırfır katları, Kiki Layne’nin omuzundan yükselip arkaya düşen büzgü katmanı bize her çeşit dalga ve fırfırın hayatımıza nasıl girdiğini gösteriyor. Kime yakışır kime yakışmaz demeden, neresinde nasıl durur demeden kullanılmış bu hareketler yorumun ne denli tasarımcıya bırakıldığını gösteren bir özgürlük ifadesi. Aslında Balenciaga’nın dediği gibi ‘ bir fırfır akıllı olmalı’.


[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Peki bu fırfırlar nereden geliyor ?

2018 trendlerinden beri ufak ufak gelen hareket ‘kadınsılığın özünü hissetme, dokunsallık, duyumsama, hafiflik’ kavramlarından geliyor. Malzemenin hafifliği ile gösterişi ve görsel etkisi arasında tezat oluşuyor. İşte işin özü de bu. Hayatımıza son zamanlarda her alana giren ‘yalınlığın cazibesi’ giyimden dekorasyona, mutfak gereçlerinden çanta ve aksesuara kadar formun ön plana çıkmasına sebep oluyor. Sadece kullandığımız araçlarda değil filmlere, şarkılara da konu olan bir tema bu; ‘hayatı daha yalın ve daha derin hissetmek’.

Bu Oscar töreninin ödüllerinden ‘En iyi sinematografi’ ödülünü alan Roma filmi ortadan renkleri ve müziği kaldırırsanız geriye ne kalır sorusuna güçlü bir yanıt. Gözümüze sanki zorla sokulan onca renk ve kulağımıza gelen onca kontrolsüz ses arasında hissetmeyi unutmamak için bir hatırlatma.

Amerika’da bir dönem yaşanan siyah-beyaz ayrımcılığı klişelerinin ‘zarifçe’ işlendiği Green Book iki farklı karakter arasındaki iletişimin çoğunlukla basit ihtiyaçlar nedeniyle nasıl güçlendiğini anlatıyor. Bir dönem sadece görsel algı ile sınıf ayrımına sebep olan bakış açısının gerçekle ironisi!

‘En iyi özgün şarkı’ Oscar’ını alan Shallow sığlıktan uzak olmayı anlatmıyor mu ? Bu modern dünyada mutlu musun? Yoksa daha fazlasına mı ihtiyacın var?

Kırmızı halıya dönecek olursak basitliği aranan bu form Sarah Paulson’ın belden kesilip bağlanmış çirkin saten bir şemsiye kılıfını andırırken Charlize Theron’un Dior elbisesinde sırtı açık bırakan kesimi ve omuz detayları ile sadeliğin zarafetine dönüşmüş. Tabi formu ne derece katmanlı veya tek parça kullanacağınız size kalmış. Julia Roberts’ın tercihi tek omuzundan basitçe dökülen pembe bir elbise, Helen Mirren’in tercihi iki renkli pilise katmanları olmuş. Lady Gaga’yı basen detaylı ilginç formu ve alt kısmında büzgü ilavesi olan siyah bir elbise ile görüyoruz.