IRCForumu.ORG   sohbetkacak
reklamalanı


 
 
Seçenekler Stil
Alt 16 Ağustos 2021, 00:53   #1
Kayıtlı Üye
CRown - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart Düşündüğünden fazlası olanlar

TUĞÇE MADAYANTİ DİZİCİ

Yeşil Şövalye’de yönetmen, Pre-Raphaelite Kardeşliği’nden olanlar gibi edebi bir eserden seçtiği konuyu, gözlem gücüne dayanan gerçekçilik ile sembolik öğeleri birleştirerek mükemmel şekilde filme uyarlamış.



Beni biliyorsunuz sevdiğim bir film hakkında yazınca duygularım çok yükseliyor. Bu hafta da elimden geldiğince sakinliğimi koruyarak 2021 bittiğinde, bu yılın en iyi filmi olacağına emin olduğum ve büyük ihtimal sinema klasikleri arasında yer edinecek, Yeşil Şövalye (The Green Knight) filminden biraz bahsedeceğim. Amacım hepinizin bu şahane filmi iyi bir sinema salonunda izlemeniz. Konuya Orta Çağ’dan giriş yapayım en iyisi. Orta Çağ şövalyelik ideoloji aktarımı, zaman içinde kalıplaşmış edebiyat türü olan romanslarla tarih boyunca bizlere ulaştı. Şövalyeliğin ilke ve öğretileri, bir kahramanın maceralarının üzerinden aktarıldı durdu.

Sir Gawain ve Yeşil Şövalye, kuzeybatı İngiltere’de, 14’üncü yy.’da (III. Edward, II. Richard veya IV. Henry dönemi) ismi bilinmeyen biri tarafından yazılmış bir romans. Ele geçen el yazmasının, yazarın kendisine mi ait olduğu yoksa yazarın adına bir manastır yazarı tarafından mı kaleme alındığı bilinmemekte. Arthur romansı formundaki bu yazının tekniği yani bir edebiyat türü olarak kabul edilen romansın kökleri 10’uncu yy. ve daha öncesine de işaret etmekte. Ki hatırlayalım var olup olmadığına emin olmadığımız Kral Arthur ismine ilk kez 6’ncı yüzyıla tarihlenen Gododddin isimli Kelt halk şiirlerinde rastlanmıştır... Filmde, Camelot’tayız, bir Noel yemeğinde. Ziyafette kral, kraliçe, Yuvarlak Masa Şövalyeleri yemeklerini yerken davetsiz Yeşil Şövalye atıyla içeriye girer ve şövalyelere meydan okur. Yuvarlak Masa Şövalyeleri’nin bu düellodan korktuklarını gördüğümüz anda Sir Gawain buna cevap verir. Belki şövalyeliğini hak ettiğini kanıtlamak, belki de kralın yeğeni olduğu için kendisine bir ayrıcalık tanınmamış olduğunu göstermek istemektedir. Ve böylece meşhur efsane yolculuğuna, David Lowery’nin kurduğu büyülü dünyada başlarız.



ŞÖVALYELİK ÜLKÜSÜ

Yolculuk ile tasarlanan tüm bu hikayelerde, çeşitli zorluklarla karşılaşan kahramanın testlere tabi tutulması, çetrefilli görevleri tamamlamasının ardından yaşadığı yüzleşme ile değerleri sorgulaması ve nihayetinde de yaşadığı manevi değişim yüzyıllardır bizlere aktarılır. İşte bu filmin kahramanı da Kral Arthur romanslarında yer alan Sir Gawain ile ilgili. Lakin filmi üzerinde konuşmaya değer kılan en büyük şey, filmin yönetmeni David Lowery ve onun bu harika resmini veya şiirini canlandıran Dev Patel. Dev Patel’in eşine az rastlanır başarıda yarattığı Gawain karakteri ile öykünülen ve geçmişi mükemmelleştirmek için kurgulanan şövalyelik ülküsünü oyunculuğu ile zamansız, ırksız bir yere çekmekte. Onur, sadakat, cesaret, merhamet, alçakgönüllülük, kibarlık olarak özetlenebilecek değerler silsilesini bir vücutta toplayarak seyircinin gözlerinin içine bakan oyuncu nasıl bir şey başardığının farkındadır umarım. Daha önce Charles Dickens’ın İngiliz klasiklerinden David Copperfield’i de canlandırmış olan Hint kökenli Dev Patel’in şimdi de bir diğer büyük İngiliz efsanesinin yüzünü canlandırarak, aslında günümüzdeki bazı değer yargılarını da derinden değiştirdiğini kabul etmeliyiz.

PRE-RAPHAELİTE RUHU

Kral Arthur ve Yuvarlak Masa Şövalyelerinin serüvenleri Orta Çağ edebiyatının vazgeçilmezlerindendir. Arthur Efsanesi’nin, Orta Çağ’ın ardından popülerliğini yitirdiğini 19’uncu yy.’da resim sanatıyla birlikte yeniden daha güçlü bir şekilde canlandığını gözlemlemek mümkün. Bunun başlıca sebebi Rossetti ile başlayan Pre-Raphaelite ruhunun pek çok sanatçıyı etkilemiş olmasıyla, geleneğe başkaldıran sanatçıların, yüzlerini geçmişe çevirmesi olarak özetleyebilirim. 19’uncu yy. resminin Pre-Raphaelite Kardeşliği’nin kahramanlarının resim sanatına getirdiği pek çok yenilik arasında en önemlisi sembolizm olmuştur. Bu bizim için neden önemli. Yönetmen Lowery’nin bu filmi yaratırken Pre-Raphaelite ruhundan etkilendiğini ve filmini daha doğrusu resimlerini buna göre seçtiğini görebilmekteyim. O da Kardeşlik’ten olanlar gibi edebi bir eserden seçtiği konuyla, gözlem gücüne dayanan gerçekçilik ile sembolik öğeleri birleştirerek ortaya mükemmel bir sinema çıkarmış.

FİLM İÇİN SON SÖZ

Bu sefer, film herkese göre olmayabilir, diyerek geçiştiremeyeceğim. Kibirli gelebilir bu diyeceğim ama değerleri sorgulatan, kahramanlığın test edildiği, gerçeğe dair doğaüstü arayışı olan bu filmi sevmeyenin sinema ilişkisinden şüphe ederim. Sembolizmini izleyiciyi hikâyeden koparmadan yapan, mistik, epik bakışıyla, insanın düşündüğünden daha fazlası olma yolculuğunda ona eşlik eden bir alem yakalayan David Lowery, bu filminde A Ghost Story’nin izinden gitmiş. Loş ışığı ile büyülü ormanlarda gezerken gözünüzü kapasanız bile filmin eşsiz müziği ve aklınıza sinmiş olanlar sizi yolculuğa devam ettirecek kadar güçlü.
Alıntı
 


Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 ziyaretçi)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB kodu Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Kapalı



Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 20:54.