IRCForumu.ORG   sohbetkacak
reklamalanı


 
 
Seçenekler Stil
Alt 20 Haziran 2021, 02:08   #1
"Lâ Tahzen innALLÂHe Meâna"
Furkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart Martı Jonathan Livingston



Bir martı sadece yemek için yaşar ama martı Jon özgür olabilmek, kendi sınırlarını aşabilmek için yaşıyor. Sürgün edilmesi pahasına bile olsa özgürlük isteğinden vazgeçmiyor ve sonunda amacına ulaşıyor.

Yazar: Richard Bach
Çevirmen: Kader Ay Demireğen
Yayınevi: 907
ISBN: 9789944827164
Sayfa: 152 sayfa
Basım Tarihi: 1999

Martı Jonathan Livingston Kitabı Hakkında Genel Bilgiler
1936 yılında doğan ABD'li Richard Bach tarafından ilk olarak 1970 yılında yayınlanan kitap, 1973 yılında New York Times Best Seller listesinde ilk sıraya yerleşti. 2014 senesinde yayınlanan baskısında da kitaba 4. bölüm de eklendi. Yazar Hava Kuvvetleri'nde pilot olarak çalışmasının da etkisiyle bir çok kitabında bir şekilde uçmaktan bahsetti. Fakat en bilinir kitabı Martı Jonathan Livingston'dır. Aynı zamanda Hall Bartlett yönetmenliğinde, Martı Jonathan Livingston isminde filme de uyarlanmıştır. Başrollerinde James Franciscus ve Juliet Mills gibi isimler oynamaktadır.

Martı Jonathan Livingston Kitabının Konusu
“Özgürlük varoluşun bir parçasıdır. Boş inançlar olsun, gelenekler olsun, özgürlüğü kısıtlayan ne varsa kaldırıp atmak gerek.” kitapta da geçen bu söz etrafında bir martının kendisini aşarak, sürüsünden ayrılıp kendi sınırlarını bulmak ve bunu diğer martılara da öğretmek istemesidir. Bu uğurda Jon sürgüne gönderilir ama o yine de vazgeçmez ve büyük bir inanç göstererek hedefine ulaşır. Aslında kitap, martı Jon'u konu alır gibi fakat insanların da kendi sınırlarını aşıp kendi özgürlüklerini yaratmalarını ister.

Martı Jonathan Livingston Kitabının Özeti
Martılar sendelemez bu onlar için utançtır. Ama Jonathan Livingston ters hareket yapmak ve daha kolay uçmak için denizin üstünde sendeledi. Fakat o tekrar toparlandı ve aynı hareketi yapmaya devam etmek için hareketlendi.

Martılar sadece karınlarını doyurmak için uçarlar ama Jonathan uçmaya gönül verdiği için yemek önemli değildi. Anne babası da buna tepkiliydi. Annesi; alçakta uçmayı pelikanlara ve albatroslara bırak diye ısrar ediyordu. Jon ise sadece martı olarak neler yapıp yapamayacağını öğrenmek istiyordu. Babası da uçmanın amacının karın doyurmak olduğunda ısrar ediyordu.
Jon diğerleri gibi davranmaya çalıştığı günleri ziyan olarak düşünüyordu, “öğrenmesi gereken o kadar çok şey vardı ki!”

Bir süre sonra kendi anatomisinin handikaplarını deneme yanılma yoluyla üstesinden geldi ve martılar arasında dünya rekoru kırdı. Fakat kısa süre sonra uçuşları esnasında kanatlarını kontrol edemedi ve kaya sertliğinde denize çarparak hasar gördü. Bu onun umudunu kaybetmesine sebep oldu ve diğerlerinin arasına katılmayı, anne ve babasının istediği gibi olmayı düşündü.

“Sen bir martısın, yazgın bu!” diye içinden bir ses yükseliyor ve onu daha çok umutsuzluğa sürüklüyordu. Fakat bu durum, yani düşünmeyi bırakıp diğer martılar gibi olmak Jon’ı rahatlatmıştı. Ama bir süre sonra içindeki özgürlük hissi tekrar yükseldi ve istediği gibi yüksekten uçup kanatlarını kontrol edebilmesi için bir baykuş gibi kısa kanatlara ihtiyacı olduğunu düşündü. Bu düşünce onun diğer martılar gibi olacağına dair yeminini unutmasına sebep oldu. Kanatlarını iyice büzüp sadece uzun uç kısımlarını serbest bırakıp aynı hareketi tekrar etti. Bu sefer istediğinden daha güzel bir başarı elde etti. Üstelik çok daha az zorlandı. Onun için hız; güç, sevinç ve güzelliğin ta kendisiydi.

“Sürünün tarihinde en büyük an” diye düşündü ve istediğini elde edince bir üst basamağa yoğunlaşıp zaman kaybetmeden onun için çalışmalara başladı. Kısa zamanda teknikler geliştirerek dünyadaki bütün martılar arasında hava akrobasisini yapabilen tek martı olmuştu. Yaşamında bir amacı olmalıydı. Jon “Kendinizi bilgisizlikten arındırabilir, akıl, bilgi ve yücelik içinde özünüzü yeniden kazanabilirsiniz. Yaşamın gerçek anlamını arayan, bulmaya çalışan bir martıdan daha sorumluluk sahibi biri olabilir mi? bin yıldır yaptığımız tek şey balık peşinde koşmak. artık yaşamak için bir nedenimiz olmalı; öğrenmek, keşfetmek, özgür olmak gibi. bana bir şans verin, öğrendiklerimi size göstereyim.” Diyerek yaptıklarını büyük bir hevesle diğerlerine anlatmak için sabırsızlanırken onun çabasını hiçe sayıp aksine utanması gerektiğini düşünerek martılar konseyi başkanı Jon’u uzaklardaki sarp kayalar bölgesine sürdü. Jon konseye karşı sesini çıkararak da bir kuralı ihlal etmişti. Ve Jon sürüldüğü yerden öteye uçtu. Üzgündü; ama yalnızlıktan değil, diğerlerinin asıl gerçeği görememesinden dolayı.

Jon artık her geçen gün yeni tekniklerle ve becerilerini geliştiriyordu. Ve yaşamak için ne balıkçı teknelerine ne de küflenmiş ekmek parçalarına ihtiyacı vardı. Dalış becerisi sayesinde suyun 3 mt altındaki az bulunur lezzetteki balıklara ulaşabiliyordu.

Dilediği gibi uçmayı başarmıştı ve bunun diyetini ödediği için hiçbir pişmanlık duymuyordu. Korku, bezginlik ve açgözlülüğün bir martının hayatını kısaltan etkenler olduğunu biliyordu.
Jon sürgünde iken sürekli çalıştı çabaladı. Derken bir zaman sonra yıldız gibi parlayan iki tane martı geldi. Onlar da Jon gibiydiler. Onun kardeşleri olduğunu söylediler. Ve daha çok yükseklere çıkmak için artık Jon’un hazır olduğunu söylediler. Jon da kabul etti.

Geldikleri yeri cennet olarak tanımladı Jon. Fakat çok az martı vardı ve bu onu üzdü. Tüm martılar onu sessiz ama hoşlukla karşıladı. Hepsi sürekli yeni yöntemler deniyordu ve sürekli çalışıyordu.
Eğitmeni Jon’a onun yetkin bir martı olduğunu söyledi. Diğer martılar sadece karınlarını doyurmak için yaşadıklarından onun gibi gelişen çok az martı vardı orada ve hepsi de binlerce denemeden sonra dünyadan geçip kendi dünyalarını yaratmışlardı.

Orası cennet değildi. Yaşlı bir martıdan teyit etti bunu. Cennet yetkinliğe ulaşıldığı yerdi. Yetkinliğin ta kendisiydi. "cennet bir yer, bir mekan değildir, bir zaman dilimi değildir. cennet öğrenmektir, mükemmelliktir. en iyi hıza ulaştığın an cennete de ulaşmış olacaksın jonathan. ve bu saatte bin mil, bir milyon mil hızla ya da ışık hızıyla uçmak anlamına gelmiyor. çünkü rakamlar sınırları belirler; iyinin mükemmelin sınırları yoktur. mükemmel hıza ulaşmak oğlum, orada olmak demektir.. ..mükemmelliği küçümseyen martılar yavaştır, hiçbir yere gidemezler. mükemmele ulaşmak için uçanlar hızlıdırlar ve her yere gidebilirler." Demişti yaşlı martı Chiang. Ve bir gün Chiang parlaklaşarak yok olur.

Zaman ve uzaklıkla sınırlı olmadan yaşıyordu Jon ve orada tanıştığı dostu Sullvian. Bir süre sonra Jon ordan ayrılıp kendi dünyasına dönmeye karar verdi. Orada kendisi gibi sürgün olan ve kendisi gibi yetiştirdiği 6 öğrencisi oldu. Hepsi çok çalışıyordu ve çalışmaya da devam edeceklerdi. Artık diğer martılar gibi olamazlardı. Daha sonra öğrencileri ve Jon dışlandıkları sürüye gitmeye karar verdiler. Orada bir kişiyi bile bilinçledirmek onlar için kardı fakat çok fazla dinleyicileri oldu eski sürüsünün içinde. “Parçası olmadığımız bir sürünün yasalarına ne diye uyacakmışız” diye düşünerek sürgün yerinde kendi dünyalarını kurdular.

Alıntı
________________

Düştüğüm her kuyudan mücadele ederek çıkmayı çocukken öğrendim.

"Aslolan hayattır, hayat da BEŞİKTAŞ"

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
 


Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 ziyaretçi)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB kodu Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Kapalı



Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 06:18.