IRCForumu.ORG   Cilek Chat
sohbetkeyfim


 
 
Seçenekler Stil
Alt 08 Ocak 2024, 20:40   #1
uncσnscíσus.
Jayus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart Öz Türkçe.

Öz Türkçe ya da ÖzTürkçe; yabancı dillerin etkilerinden arındırılmış, arı durumdaki Türkçedir. ÖzTürkçecilik ise kullanımdaki dil içerisinden yabancı kökenli sözcüklerin atılarak yerine Türkçe kökenli sözcüklerin kullanıma sokulmasını amaçlayan bir yaklaşımdır.

Tarihsel Gelişim

Türkçenin arılaştırılmasının ya da sadeleştirilmesinin gerekliliği düşüncesinin geçmişi Tanzimat Dönemi'ne değin uzanmaktadır. Dönemin ileri gelenlerinden olan İbrahim Şinasi dildeki Arapça ile Farsça sözcüklerin Türk diline uygun olarak yazılması gerektiğini savunmaktaydı. Bu düşünceleri yüzünden dönemin diğer sanat ve fikir adamlarından da eleştiriler almıştır. Şinasi, Mustafa Reşit Paşa'nın resmî yazışmalarda sade bir dil kullanmasını şiir ile gazete diline uygulayıp Türkçenin kısmen de olsa sadeleşmesinde öncü olmuştur. Aynı dönemde bir başka edebiyatçı Said Bey de bu düşünceleri savunmuştur. Bu düşüncelerini şu dizeleri ile dile getirmiştir: “Arapça isteyen Urban’a gitsin / Acemce isteyen İran’a gitsin / Ki biz Türk'üz bize Türkî gerektir”. Her ne kadar kendisi bu düşünceleri savunmuş olsa da yapıtlarında bolca Arapça ile Farsça sözcük ve tamlamalar kullanmayı sürdürmüştür. Tanzimat döneminden sonra II. Meşrutiyet döneminde düşünceleriyle öne çıkan bir başka topluluk ise "Genç Kalemler" çatısı altında toplanan "Yeni Lisancılar"dır. Ömer Seyfettin ile Ziya Gökalp'in öncülüğündeki Yeni Lisancılar dilde sadeleşmenin gerekliliğini savunmuşlardır.

Yeni Lisancılar'a bakıldığında göze çarpan bir başka durum ise bu 'sadeleşme' düşüncesinin yalnızca yazınsal anlamda olmayıp düşüngüsel anlamda olmasıdır. Özellikle Ziya Gökalp yapıtlarında "Orta Asya Türkçesi" denilen ve yüzyıllardır kullanılmayan sözcüklere yer vermiştir. Bunlara örnek olarak Ziya Gökalp'in "Altın Destan" adlı şiirinde 'Turan, ulus, budun, kurultay, ogan' gibi sözcükler yer almaktadır. Tüm bunlara karşın arılaşmadan söz etmek mümkün değildir. Cumhuriyetin ilanından sonra Mustafa Kemal Atatürk büyük devrimlerinin yanı sıra dilde arılaşma konusuyla da ilgilenmiştir. Türkçe üzerine yapılan bu arılaşma hareketi "Dil Devrimi" olarak adlandırılmıştır.

Mustafa Kemal Atatürk'ün yönergeleriyle 12 Temmuz 1932'de kurulan "Türk Dili Tetkik Cemiyeti" Türkçenin arılaşması üzerine çalışmalar yaptı. Kurum, konuşma ile yazı dilinde bulunan Arapça ile Farsça kökenli sözcüklerin yerine Türkçe karşılıkların bulunması için halk ağzından, tarihî metinlerden yararlandı. Ayrıca var olan Türkçe sözcüklerin kök ile gövdelerine yeni ekler getirerek yeni sözcükler türetmeye çalışıldı. Bu dönemde Agop Dilâçar, Necmi Dilmen gibi kişiler göze çarpmaktadır. Cumhuriyetin erken dönemlerinden sonra her ne kadar arılaşma sürecinde yavaşlamalar olsa da bu akım ilerlemeye devam etti. Nurullah Ataç da bu konu üzerine çalışmalar yapmıştır. Aydın Köksal dile yeni giren bilişim sözcükleri için onlarca Türkçe karşılık türetmiştir. Bu sözcüklerden bugün en bilineni ise bilgisayar sözcüğüdür. Bilişim, bilgi işlem, bellek gibi sözcükleri günlük yaşantımıza sokan da kendisidir.

Tartışmalar

Hangi sözcüklerin yabancı kökenli sayılacağı ya da yabancı her sözcüğün atılmasının doğru olup olmayacağı bir tartışma konusudur. Bundan da öte dile karışılıp karışılmayacağı ya da bunun ne düzeyde halk dili tarafından benimsenip benimsenmeyeceği ya da böyle bir girişimin ne denli doğru olacağı spekülasyonlara açık bir alandır. Yine de burada her iki yönde de örnekler olduğu kesindir. İlk olarak belirtilmesi gereken konu, sonradan türetilmiş olan pek çok sözcüğün bugün benimsendiğidir.

Örneğin: Olasılık, Olanak, Bağımsızlık, İvme gibi sözcükler... Ancak öte yandan halk kulağı ile söyleyişine uymayan sözcüklerin kabul görmediği de bir gerçektir.

Örneğin: "Yazın" sözcüğü Edebiyat anlamında kullanılmak istense de çok fazla ilgi görmemiştir. Yine de ilginç bir biçimde "Yazınsal" sözcüğü Edebi anlamına gelir ve görece daha çok uygulama alanı bulmuştur. Bunun dışında birdenbire oluveren bir değişim hiçbir zaman herkesçe benimsenmemiş ve kulağa yabancı gelmiştir. Bunun en güzel örneklerinden birisi Mustafa Kemal Atatürk'ün kendisinin sonradan vazgeçtiği kesinlikle öz Türkçe kullanımı amaçlayan uygulamasıdır. Konuğu olan İsveç Prensine yönelterek yaptığı şu konuşma bu durumu özetler niteliktedir.

"Altes Ruayâl,

Bu gece, yüce konuklarımıza, Türkiye’ye uğur getirdiklerini söylerken duyduğum, tükel özgü bir kıvançtır. Burada kaldığınız uzca, sizi sarmaktan hiç durmayacak ılık sevgi içinde, bu yurtta, yurdunuz için beslenmiş duyguların bir yankısını bulacaksınız. İsveç-Türk uluslarının kazanmış oldukları utkuların silinmez damgalarını tarih taşımaktadır.

Süerdemliği, önü, bu iki ulus, ünlü sanlı sözlerinin derinliğinde sonsuz tutmaktadır. Ancak, daha başka bir alanda da onlar erdemlerini, o denli yaltırıklı yöntemle göstermişlerdir. Bu yolda kazandıkları utkular, gerçekten daha az özence değer değildir. Avrupa’nın iki bitim ucunda yerlerini berkiten uluslarımız, ataç özlüklerinin tüm ıssıları olarak baysak, önürme, uygunluk kıldacıları olmuş bulunuyorlar; onlar bugün en güzel utkuyu kazanmaya anıklanıyorlar; baysal utkusu.

Altes Ruayâl,

Yetmiş beşinci doğum yılında oğuz babanız, bütün acunda saygılı bir sevginin söyüncü ile çevrelendi. Genlik, baysal içinde erk sürmenin gücü işte bundadır. Ünlü babanız, yüksek kralınız beşinci Güstav’ın gönenci için en ıssı dileklerimi sunarken, Altes Ruvayâl, sizin Altes Ruvayâl, prenses Louise, sevimli kızınız Altes Prenses İngrid’in esenliğine, tüzün İsveç ulusunun gönencine içiyorum."

Böylesine çabuk ve yoğun bir değişimin benimsenmeyeceğini anlayan Mustafa Kemal Atatürk değişimin zamana yayılmasını öngörerek daha esnek bir yaklaşım sergilemiştir. 1935 yılında görüşlerinin bu yönde değiştiği bilinmektedir. Örneğin; 1934 ile 1937 yıllarındaki Dil Günü nedeniyle Türk Dil Kurumu’na çekmiş olduğu telgraflar Atatürk’ün bu konudaki düşüncelerinin değişimini gösterir niteliktedir:

“Dil Bayramı’ndan ötürü, Türk Dili Araştırma Kurumu genel özeğinden, ulusal kurumlarından birçok kutun bitikler aldım, gösterilen güzel duygulardan kıvanç duydum. Ben de kamuyu kutlarım.” (26 Eylül 1934)

“Dil Bayramı münasebetiyle Türk Dil Kurumu’nun hakkımdaki duygularını bildiren telgraflarından çok mütehassis oldum. Teşekkür eder, değerli çalışmalarınızda muvaffakiyetlerinizin temadisini dilerim” (27 Eylül 1937)

Bu birer tümcelik yazılarda bile göze çarpan konular şunlardır: İlk yazıdaki söz varlığını bugün bile anlamak güçtür. Buna karşın kimi sözcüklerin (ötürü, ulusal, kurum, kıvanç) zaman içerisinde dilin kullanımına girdiği de bir gerçektir. Sözün özeti, savlandığı gibi türetilmiş ya da derlenmiş sözcüklerin kullanıma sokulması olanaksız ya da şaşılacak bir şey değildir. Ancak öz Türkçenin kesin anlamda sağlanması olanaklı görünmemektedir. Yabancı dillerle alışveriş her zaman belirli bir ölçüde olacaktır ve bu kaçınılmaz bir şeydir. İzlenmesi gereken yol, türetilmiş ya da derlenmiş sözcüklerin doğru seçilmesi, (söyleyiş kolaylığı ve işitmedeki benimseyiş açısından) halk ağzına uygun olması ya da bilimsel kullanımdaki terim niteliğine sahip olması göz önünde tutarak Türkçenin korunmaya çalışılmasıdır. Öbür türlü Bilgisayar sözcüğü yerine gerçekte daha doğru bir tanım içeren "Bilgiişler" sözcüğünü benimsetmeye çalışmak, Türkçe bir sözcüğün benimsenmesi yerine ters bir tepki ile karşılaşma olasılığını ortaya çıkarabilir. Çünkü ikinci türetim söyleyiş açısından daha güç bir yapıya sahiptir.

Kullanıma sokulacak sözcüklerin nasıl türetileceği ise daha başka bir tartışmanın içeriğini oluşturur. Bu konuda yeterli bilgiye sahip olmayan kişiler ise çoğu zaman karşısına çıkan her yeni sözcüğü sonradan türetilmiş sanma eğilimindedir.

Örneğin: "Yunup" sözcüğü Abdest anlamı taşır ancak kesinlikle sonradan türetilme olmayıp Kutadgu Bilig içerisinde geçer. Buna benzer binlerce örnek gösterilebilir.

Derleme çalışmaları ile elde edilen ve halk ağzında var olan sözcükleri kullanıma sokmak zaman zaman izlenen bir yöntemdir.
________________

"ᴋɪᴍᴇ ɪʏɪ ʟᴀɴ ʙᴜ ɢᴇᴄᴇʟᴇʀ ?"
 


Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 ziyaretçi)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB kodu Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Kapalı



Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 05:00.