20 Eylül 2022, 16:57 | #1 |
Geçmiş Zaman Yorgunu
Kaç gidişle terk edildim ben bu şehirden ? Kaç ayrılık biriktirdim ceplerimde ? Kalbimin cepheleri bombalar yağdırırken göz sperlerime.. Yıkık dökük kaç ayrılık gömdüm ben bu şehre ? Sol yanı yıkık özlemler dikiyorum şu günlerde, yarını sökülmüş düşlerimle.. Eli yağmur tutan her çocuk gibi, temizledim de ellerimi, Sen korku dolu düşüşlerle yürüyordun, kirli bir masumiyetin üzerinde. Oysa ben, tertemiz bir aşk sunmuştum sana. Sen günahsız oyunlarınla cennete çeviresin diye.. Özlemin en ağır çaresizliğini dudaklarına örüp, acımasız bir kainata göz yumuyordum. Şimdi bu okyanusun yolcusu hangi kıtadan geçiyordu? Kalkıp gideceği en aksak durum mesafelerin ötesi miydi? Belki de sersefil bir martı, uzaktan bir gemiyi izlerdi. Evet, olabilitesi yüksekti gidişinin.. Gidenler de en çok kalanlarda kanıyordu, vakitsiz. Söylesene sevgili, Kaç gidişle bıraktın beni kanamalı yalnızlığımda? Hayatın tozlu raflarından yırtıp koparttığın bu sayfa, Yanık bir ağıt sesinin ötesindeki kaçıncı yarım kalış? İnan, en ağır romanlarda bile yazılmamıştır, böylesine bir gidiş. Susuşlarım, gizli kalmış parmak izlerin kadar utangaç. Ve şimdi aşk, senin bakmaya bile tenezzül etmediğin gözlerimde saklı! Sahi, acının kıyısına vuran dalgalar daha kaç aşkı boğacaktı? Ben çoğu kez sabahların akşamlardan kalma hüzünler olduğunu düşünürdüm. Mevsimlerde hep bir öncesinin tekrarıydı zaten. Kuru, ıslak ve dökümlü. Mevsimlerle aramda benzer hüzünler vardı. Sanırım bu senden kalan sonbahardı. Gitmenden öncem kuruydu, giderken nemli, gittiğinin sonrası ağır bir yağış seramonisi.. Bazen sonbaharlar olurdu ve ben ilkleri özlerdim. Aradan bin gün geçer, bin asır gibi acıtıp giderdi zaman. Ben anca seni özlemekle yetinirdim.. Sonra bir odaya kapatırdım kendimi, Sonra bir duvara yaslardım sırtımı.. Dilim tutulurdu ardından, Gökyüzü ağlardı, bir bulutun kıyısından. Gölgeler arasından aralanırdı kirpiklerim, Sense benim gözlerimden dökülen yıkık duvarım.. Kalbim kan uykusuna, mahur. Gece bir o kadar dolu.. Bil ki yok oluyorum bu şehirde. Ayini düzenlenmiş bir ölüm, Ezberi unutulmuş sözlerim ve.. Selası okunmuş bir aşk bırakıyorum, şehrin göbeğine.. Sancılı bir bağımsızlık oluyor bu biraz.. Sahici bir ayrılıksa gözlerinden. Keşke sen, Benden başka her yüzü görebilen bir kör olsaydın sevgilim. Hani, mavi bir eksenin karanlık kuyularından atmazdım belki kendimi. Ama körü körüne de yanmazdım dipsizliğimde.. Ve sen kıyamete şeref edecek gözlerle bakmasaydın keşke. Elif Kübra KIYMAZ
________________
Bir Defa Aldatan Kisiyi Affedersen, Seni Yine Kullanir;
Çünkü Ihanet Bir Ruh Hali Degil, Karakterin Dökülüş Biçimidir. |
|
|
Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 ziyaretçi) | |
|
|