14 Temmuz 2022, 18:44 | #1 |
İstanbul Yıkıntısı
1.bunca yıl sadece vardım bu evrende
hiçbirşey -ama hiçbirşey yetmiyordu bana bir bela gibi biliyordum yetmediğini tutup kendimi bu istanbullara attım- oysa bu yoğun uğultuda bu istanbullarda yine sen örneğin bir adam bir şarkıya dursa bütün ankarayı toplayıp geliyorsun bir mevlaymış gibi geliyorsun üstelik ben sevmesemde yaşayacaksınişin güzeli -seni dövüne dövüne sevdiğim mutlak- her dönemeçte karşıma çıkacaksın sanki sanki sen istanbulsun. ama sen istanbul olmuşsun da ne olmuş bu ben değilmiyim trenlerde, sokaklarda taşıdığım değişen bir şey yok hep aynı sığıntılık duyusu-hep aynı yoksulluk makbulenin çocukları ne var ki hiç bu kadar yakından bakmamışım insana şöyle bir -yürekten güldüklerini görsem yok mu mutlu olmam için yetecek herşey ben yetecek diyorum-bir düşün bu aydınlığa ulaştım demektir. şimdi bir ev -denize bakan bir bahçe şimdi ikide bir yaşımı sormuyor mu eğilip hançer çiziklerine suratımın sarmısak ve kudüs kokan ağzıyla bu ****** kişi öyle kolay yıkılmıyor anlıyorum bir büyük sabah dokuyorlar karanlıklarda bu umudu çarşı pazar satabilirim artık. 2.İstanbulu soruyorlar mardiros kazasyana- bir karo üçlüsü bulsa mardiros blum diyecek İstanbul mu diyor Yoktu ki olsun- ama insan var mücevherat gibi limanda, tersanede, kavgada görürsün sana ışıklar koparıp getirir yeraltından kendi ölüsünü bile kendi getirir bir çocuk gibi güler istasyonlarda bir keski gibi güler yalnızlığı bu yıkımlar pek koymaz adama istanbulu sormasan ya çare yok soracaksın bu kan tükürmek istediğim haliç demişsin bu evrenlere yuf çekmiş bir zehir zıkkım sevda bu geçmişi kandilli beyoğlu cumaları demişsin yani sen istanbul demiş yıkılmışsın İstanbul sana yıkılmış. Yılmaz Gruda |
|
|
Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 ziyaretçi) | |
|
|