Hayat; her insanın belli bir yaşam formuna ait oluşunu belirleyen kriterin, çevresel etmenler olmasıyla birlik de, kişiyi kendinden yapmaya çalışan, akrabaların, memleketlilerin, dindaşların etkileşimleri ve bizi dışlamakla uğraşan karşıt fikirle çatışmaktan ibaret hale gelmiştir. Bir şeylere inanma, bir yol çizme zorunluluğu gibi tercihlerin, mutlak dayatılması ile asimilasyona uğramış kişiliklerimiz le, herhangi bir aidiyeti kabullendiğimizde, renk, din, dil, ırk, mezhep gibi sınıfsal kavramların, metazori şekilde kimliğimizi istila etmesine izin veririz…

Dünyaya gözlerimizi açmamızla tabi olma kavramından sıyrılan, yardım almadan havayı teneffüs etmemizle birlikte, birey diye tabir edilen biz insan oğlunun, Çocukluk döneminde, hayatın zaruri getirisi ideolojik kavramların, ebeveynler tarafından ruhumuzun al yuvarlarına kadar empoze edilip, mesleki seçimlerin misyon olarak omzumuza yüklendiği, bir tekdüze düzene hizmet etmekteyiz. Çevremizde ki insanların neredeyse tümü, hayatın rutini içerisinde kaybolup, içinde bulunduğu kültüre ayak uydurma mücadelesi ve çeşitli kitle hareketlerinin manipülasyonuna maruz kalmanın etkisi ile, zihni esarete mahkum yaşamaktadır. iş de; yaşamın açıkça belirlenmiş bir düzeni izlemesinden, hayatın radikal kurallarla idame ettirilmesinden, belkide sonsuza dek değiştirilemeyecek olgular zincirinden kaçma, ruhani ihtiyaçlara vurulan prangaları kırma, biriken içsel esareti özgür kılma metodudur Sohbet Odaları…

Alıntı