22 Haziran 2022, 08:37 | #1 |
Algılanmaya Muhtaç
Algılanmaya Muhtaç “İnsan yaşamayan bir adada bir ağaç devrilse ses olur mu?” sorusu, George Berkeley’in 1734 yılında nesnelerin algılandıkları sürece var olduklarını savunmasından 1,5 asır sonra ortaya atılan bir soru. Üzerine felsefecilerden tutun da biliminsanları ve sanatçılara kadar herkesin yorum da yapabileceği bir soru. Araştırmadım fakat eminim varoluş ve yaratılış üzerine yapılan tartışmalarda da boy gösteriyordur. @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...], “Acılarımız bile birilerine muhtaç mı?” diye bir soru yöneltince aklıma tam da devrilen ağaç sorusu geldi. Sanırım melankoliye yatkınlığımızdan, acılarımızın şahsiyetleri var gibi geliyor bizlere. Mutluluğun böyle bir yükü yok, acı gibi hissedilmek, paylaşılmak ya da anlaşılmak zorunda değil. Siz hiç kendi kendine ağlıyor diye birisine “deli” dendiğini duydunuz mu? Ama gülene derler. Hatta “ne o öyle deli gibi, gülme!” derler. Acısını yaşayana saygıda kusur edilmez de, acı kadar gerçek olan diğer duygularda hürmetin esamesi okunmasa kimse yokluğunu farketmez. Şimdi mutluluk sormaz mı bize ben size ne yaptım diye? Mutluluk nerden bilsin devenin dikeni sevdiğini? Acı gibi, ona da bir şahsiyet versek, o da şahsi algılardı belki insanların hislerine karşı uyguladığı bu çifte standartı. Acının muhtaçlığındaki temel yanlış da bu çifte standartın bir yan ürünü olabilir. İnsan, insana elbette muhtaç. Pandemi nedeniyle yaşadığımız karantina döneminde herkes bunu fazlaca idrak etti zaten. Peki ya hislerimiz? Onlar da insana muhtaç mı? Sadece acılarımız değil, tüm hislerimizden bahsediyorum, onlar da birilerine muhtaç mı? Bir şeyin varolabilmesi için algılanılması yeterli ise bir kişinin algılaması ve o kişinin sadece biz olması kafi. Acılarımız birilerine muhtaç değil lakin biz o acıların anlaşılmasına, onanmasına ve hatta acılara sebep olan yaraların sarılmasına fazlaca muhtacız. Çünkü neşemizden, mutluluğumuzdan bir tek bizim sebeplenmemiz, insanlığın bencil doğasına layık ve acılarımızı yalnızlık perdesinin arkasına saklı tutmamak yardım çağrısı yaparak hayatta kalmaya çalışmak. D.T.
________________
|
|
|
01 Temmuz 2022, 04:49 | #2 |
Gerçekten kendi kendine ağlayana deli denmezken, kendi kendine gülene neden deli derler?
Neyse boşverelim kimin ne dediğini zira seni algılayamayınca gülsen de ağlasan da kendi başınasın. -Anlaşılmak- "Beğenilmek, onaylanmak, takdir görme isteği sizi başkalarının kölesi yapar." der Osho. Başkalarına muhtaç/köle olmak mı? Kimseye ihtiyaç duymadan acılarımızla özgür olmak mı? Sizce?
________________
When you wake up, you will pray to be with me!
|
|
|
01 Temmuz 2022, 14:30 | #3 | |
Alıntı:
Beğenilmek, onaylanmak ve takdir görme isteği çok temel duygular. İnsanların beğenilmeden üreyemeyeceklerini bile düşünürsek, “köle olmak için doğduk” sonucuna varırız ki bu düşünceyi hiç doğru bulmuyorum. Bence bizi köle kılan, acılarımız sonucunda geliştirdiğimiz korkular. O yüzden, acılarımızı paylaşıp, korkularımıza esir olmadan özgür kalmak.
________________
|
||
|
13 Temmuz 2022, 15:11 | #4 |
Biz hislerimize saklandığımız için hayatın güzelliğini göremiyoruz..
Kimisi aşık Kimisi hasta Kimisi başka birşey değil mi Zaten kendimize baktığımızda neyin nasıl olduğunda değil bir bahane arkasına saklandığımızdan bulamıyoruz. Aslında güzel değişmişsin kısa ve öz olmuş dediğin tüm cümleler emeğine sağlık can
________________
|
|
|
13 Temmuz 2022, 16:41 | #5 |
KahKaha emeğine yüreğine kalemine sağlık olsun.
|
|
|
13 Temmuz 2022, 19:41 | #6 | |
Alıntı:
Teşekkürler.
________________
|
||
|
16 Temmuz 2022, 08:14 | #7 | |
Alıntı:
________________
When you wake up, you will pray to be with me!
|
||
|
Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 ziyaretçi) | |
|
|