25 Mart 2024, 12:17 | #1 |
Bir Ramazan Masalı
<p><span style="font-size:22px"><span style="font-family:Verdana,Geneva,sans-serif"><strong>Bir Ramazan Masalı &n bsp; </strong></span></span></p>
<p> </p> <p><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Verdana,Geneva,sans-serif">Bir varmış, bir yokmuş. Adı bilinmeyen uzak dağların ardında, hiç kimsenin duymadığı bir ülke varmış. Bu ülkede insanlar büyük büyük işler yaparlarmış; daha doğrusu öyle olduğunu zannederlermiş. İşleri büyük olunca, her anları çok yoğun olurmuş. Artık kimse kimseyi görmez olmuş ülkede... Sabah erkenden uyanan halk, işbaşı yapar; akşama kadar işinin başından ayrılmazmış. Dedik ya; büyük işlerin adamlarıymış onlar!.. O yüzden, ne doğarken, ne de batarken; onları hiç ilgilendirmezmiş güneş... Ne bahar geldiğinde kırlarda açan papatyalar, ne sonbaharda dökülen yapraklar dokunurmuş yüreklerine... Onlar papatyaların suyunu şifa diye satmayı, sonbaharda kış öncesi yakıt giderini azaltma planları yapmayı severlermiş. Kıyıda köşede kalmış hastalar, fakirler ve yaşlılar; kıyıda köşede kalırmış onlar için... </span></span></p> <p><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Verdana,Geneva,sans-serif">"-Hayat, bu işte!.." derlermiş. "Hastalanırsan devre dışı olursun. Yaşlılık pilin bitmesi, iş gücünün azalmasıdır." </span></span></p> <p><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Verdana,Geneva,sans-serif">Fakirler içinse kimse tek lâf etmezmiş. Onlar, hiç yokmuş bu ülkenin gündeminde...</span></span></p> <p><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Verdana,Geneva,sans-serif">Gel zaman git zaman; bir gün sokaklarda tellâllar bağırmışlar.</span></span></p> <p><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Verdana,Geneva,sans-serif">"-Duyduk duymadık demeyin! Padişahımız ağır bir hastalığa dûçâr olmuştur. Herkes, şifası için elinden geleni yapsın; duâsı makbûl olanlar el açsın; şifâdan anlayan hekimler saraya adım atsın!.."</span></span></p> <p><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Verdana,Geneva,sans-serif">Pek duâ eden olmamış ama; "Nasıl şifa oluruz?" diye düşünen hekimler, ülkenin dört bir yanından saraya akın etmişler. Bir de ne görsünler; padişah kocaman olmuş!!! Masal bu ya; padişah yemek yemeye çok çok düşkün bir adammış. </span></span></p> <p><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Verdana,Geneva,sans-serif">"-Ülkeyi yöneten adam öyle mi olurmuş?" demeyin, masal işte! </span></span></p> <p><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Verdana,Geneva,sans-serif">Padişah yemek yiye yiye hasta olmuş; vücudu kocaman olmuş. Artık ne oturabiliyor, ne kalkabiliyormuş. Hiç kımıldamadan öylece yatıyormuş padişah!.. Sanki midesi dağ olmuş. Öyle büyümüş ki, midesi, bedeninde kalbine hiç yer kalmamış. İşe bakın siz, mide büyüyünce, kalp küçülür, katılaşırmış.</span></span></p> <p><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Verdana,Geneva,sans-serif">Hekimler, padişaha ilaçlar yapmışlar. Az yesin diye midesini küçültmeye çalışmışlar, ama kâr etmemiş. Hele kalbi için kimse bir şey yapamamış. Belki beslenir de büyür diye, gözyaşı takviyesi yapmışlar damarlarından. Nâfile, o da işe yaramamış.</span></span></p> <p><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Verdana,Geneva,sans-serif">Padişahın yakınları ümîdi kesmişler. Ama kalbi sağlam bir hekim: </span></span></p> <p><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Verdana,Geneva,sans-serif">"-Allah'tan ümit kesilmez!.." demiş. "Bu sözümü yabana atmayın! Ümit, kulların en sağlam ipidir."</span></span></p> <p><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Verdana,Geneva,sans-serif">Onlar da, ümitlerini yeniden yeşerterek beklemeye başlamışlar. Bu güzel ve mânâ katılmış bekleyiş, ben diyeyim beş gün, siz deyin beş ay, devam etmiş.</span></span></p> <p><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Verdana,Geneva,sans-serif">Bir gün, ülkenin sınırlarından içeriye yaşlı bir adam girmiş. Yaşlı dediysem, âsası olanlardan değil, gözü ve gönlü yaşlı olanlardan... Lâkin, kimse bilmezmiş gözünden çıkan yaşları, gönlündeki sızıyı... O, dimdik, dupduru gezmeye başlamış, Allah'ın yol verdiği bu ülkede.</span></span></p> <p><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Verdana,Geneva,sans-serif">Az gitmiş, uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş. Geçtiği dereler-tepeler şenlenmiş. Yol boyu ağaçlar, serçeler ve karıncalar fark etmiş, bu adamda bir başkalık olduğunu... Ağır ağır yürüyormuş adam; karmakarışık bir hayata alışık ülke insanlarına inat, her âna anlam katıyormuş. Güneşe gülümsüyor, karıncalara yol veriyormuş. O yürüyor, ardından bir "huzur" rüzgarı bırakıyormuş efil efil... Böyle bir huzura alışık değilmiş insanlar. Ve onlar da durup derin derin içlerine çekmişler huzur rüzgarını. Hayat yavaşlamış ülkede. Bir adam, tek başına nasıl değiştirebilirmiş bunca şeyi, sözsüz, kelâmsız?! Şaşırmışlar... Nihayet; yolunu kesip adını sormuşlar. Durmuş adam, tebessüm etmiş: </span></span></p> <p><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Verdana,Geneva,sans-serif">"-Ramazan..." demiş.</span></span></p> <p><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Verdana,Geneva,sans-serif">Ramazan'ın yürüyüşü devam ediyormuş. Ünü her yere yayılmış, saraya kadar ulaşmış. Ümidi kuşanmış saray halkı, Ramazan'ı bir lutuf saymışlar ve saraya dâvet etmişler.</span></span></p> <p><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Verdana,Geneva,sans-serif">Saraya giren Ramazan, lükse, şatafata hayret etmiş. O geldiğinden beri çoktan ülke gündemine düşmüş gerçi fakirler... Ama, bu israf kanına dokunmuş; üzülmüş, kalbine yaşlar inmiş. Onu alıp götürmüşler, hasta padişahın huzuruna... Ramazan, içeri girince bir daha sızlamış kalbi, yine ıslanmış. Kocaman bir bedenle, kımıldamadan yatan padişaha yaklaşmış; eğilip kalbini dinlemiş. Ne cılızmış kalbi; ah ne zayıf!...</span></span></p> <p><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Verdana,Geneva,sans-serif">Padişahın yakınlarına dönmüş Ramazan;</span></span></p> <p><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Verdana,Geneva,sans-serif">"-Bu hastalığın hekimlik dilinde adı; şişmanlıktır. Mânevi âlemde ise biz buna «ağır ruh hastalığı» diyoruz."</span></span></p> <p><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Verdana,Geneva,sans-serif">"-Peki, çare nedir?" diye sormuşlar.</span></span></p> <p><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Verdana,Geneva,sans-serif">"-Çare Allah'tır, Allah'tandır. 30 gün, 30 gece kalacağım bu ülkede... İlan edin halka; 11 ay bedenler doymuştur; bir ay ruh doyacak! Fakirler kardeş bilinecek, duâları alınacak. Ve zamanın kıymetini bilecek bütün insanlar. Seheri, sabah bilecek; «vaktin oğlu» olma yarışına girecekler!"</span></span></p> <p><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Verdana,Geneva,sans-serif">"-Vaktin oğlu mu?" demişler, şaşırmışlar.</span></span></p> <p><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Verdana,Geneva,sans-serif">"-Biz ona «ibn-ül vakt» deriz. Ancak bu hâle erişenler, aldıkları nefesi hissedebilirler, ciğerlerinin her köşesinde... Böylece, kalbin her atışı bir hayra alâmet olur."</span></span></p> <p><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Verdana,Geneva,sans-serif">Sonra padişaha dönmüş, Ramazan:</span></span></p> <p><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Verdana,Geneva,sans-serif">"-Sen de biraz iyilik yap. Hâl-hatır sor güle, böceğe!.. Tâ ki, kalbinin ‘tıp tıp'larını duyasın..."</span></span></p> <p><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Verdana,Geneva,sans-serif">Bunlardan sonra, saraydan çıkmış Ramazan. Ardında, rüzgarını bekçi bırakmış. Ülkenin her şehrini, sokağını, yaylalarını, ırmaklarını, ovalarını dolaşmış. Bir ay sürmüş yolculuğu... Bir akşam ezanı vakti, terk etmiş ülkeyi. Bir dahaki seneye niyetlenmiş; yine gelmeyi, yine düzen, yine sekînet getirmeyi...</span></span></p> <p><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Verdana,Geneva,sans-serif">Burda da masal bitmiş. </span></span></p> <p><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Verdana,Geneva,sans-serif">"-Bu masalda hiç mi kötü yok?" diye sormayın. Ramazan bir yere geldiğinde; bütün kötüler, esir edilirmiş bilinmez bir yerlerde. Gökten üç rahmet inmiş; biri padişahın cılız kalbine; biri "vaktin oğlu" olabilenlere, biri de Ramazan'ın rüzgârını yüreğinde hissedenlere...</span></span></p> <p><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Verdana,Geneva,sans-serif">Kübra Akbet</span></span></p> <p><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Verdana,Geneva,sans-serif">Şebnem Dergisi, Sayı 20</span></span></p>
________________
Hayatı ŞiiR lerle yaşarsanız, ŞiiR gibi yaşarsınız... |
|
|
Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 ziyaretçi) | |
|
|